Türkiye Ekonomisi Tekleyen ve Artık İşlemeyen Bir Model


Hakan Güldağ; “Ekonomide tekleyen ve artık işleyemeyen bir model söz konusu, modelin en önemli ayakları ciddi şekilde tıkanmış görünüyor. Türkiye’nin yeni bir gelişim hamlesine, stratejisine ve heyecanına ihtiyacı var” dedi.

Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD), Covid-19 salgınında mevcut durumun endişe verici boyutta olması nedeniyle online platforma taşıdığı dernek toplantılarına ikinci dönemde de devam ediyor. İkinci dönemin ilk toplantısı olan ANSİAD 5. Online Toplantısı’nın konuğu, Dünya Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ oldu. ‘Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Son Beklentiler’in konuşulduğu toplantıda ekonomik gelişmeler ve çözümlerine dair politikalar ele alındı. Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren ANSİAD Başkanı Akın Akıncı, “Haziran’daki en son toplantımızı da pandemi gölgesinde yapmıştık. 2020’nin ikinci döneminin ilk toplantısında bir umut içerisinde inşallah yüz yüze başlarız dedik, sanırım bir süre daha bu şekilde gidecek gibi görünüyor. Ümitsiz değiliz, elimizdeki verilerle hem sosyal yaşantımızı hem iş hayatımızı bu şekilde devam ettirme gayreti içinde olacağız elbette” dedi. Antalya’daki ekonomik durumla ilgili Temmuz ayında gerçekleştirilen Covid-19 ekonomik etki anketine ilişkin veriler paylaşan Başkan Akıncı sözlerini şöyle sürdürdü; “Büyük ölçüde 2020 yılı ikinci çeyreği ekonomik durumu yansıtan ancak içindeki verilerle 2021 yılında üyelerimizin beklentilerini ve öngörülerini de içeren bir anket gerçekleştirdik. Anketimizde, Ansiad üyelerinin pandemi etkisinde ilk etapta yüzde 77’sinin satış ve üretim kaybı yaşaması net olarak görülüyor. Üyelerimizin yarısı pandemiden önemli ölçüde etkilenmiş, yüzde 13’ü ilk etapta faaliyetine ara vermiş, yüzde 36’sı kısmi çalışmaya geçmiş. İş kaybının da turizm sektöründe yüzde 60, hizmet sektöründe yüzde 45, ticaret sektöründe yüzde 35, inşaat sektöründe yüzde 25, sanayide yüzde 20 civarında olduğunu görebiliyoruz. Bu arada tarım sektöründe pozitif bir büyüme yakalandığı görülüyor.”

BELİRSİZLİK EN BÜYÜK SORUN

TÜSİAD tarafından yapılan anket sonuçlarına değinen Başkan Akıncı, “Bu ankette pandemiden olumsuz etkilenen firma oranının yüzde 78 olduğunu, işletmelerin yüzde 53’ünün yüzde 50’den fazla ciro kaybı yaşadığını, işletmelerin üçte birinin faaliyetlerine ara verdiğini ortaya koymuşlar” diye konuştu. ATSO Covid-19 Pandemisinin Antalya Ekonomisine Etkileri raporunda Antalya ekonomisinin yüzde 28 daraldığının tespit edildiğini kaydeden Başkan Akıcı, “Bu çerçevede ANSİAD anketi bulgularının Türkiye ve Antalya ekonomisi verileriyle uyumlu kaldığını söyleyebiliriz” dedi. Belirsizlik ve bilgi sorunu eksikliğinin pandemi döneminde çok boyutlu sorunlar yarattığına dikkati çeken Başkan Akın Akıncı, “En büyük sorunun belirsizlik olduğu anlaşılmaktadır. Üyelerin yüzde 93’ü pandeminin en büyük etkisinin belirsizlik olduğu görüşündedir” dedi. Politika belirlemede katılımcı bir sistem olmadığını dile getiren Başkan Akıncı, “Yani ANSİAD gibi STK’ların ekonomi politikası oluşum sürecinde yer almaması, pandemi, makroekonomik politika ve sektörel politika alanlarında kriz yönetimi programlarının uygulanmaması da belirsizliği arttırmaktadır” diye konuştu.

DESTEK PAKETLERİ TARTIŞILMALI

Ekonomik destek önlemleri alanında bilgi sorununun yaşandığını kaydeden Başkan Akın Akıncı, “Ulusal ölçekli bilgi üretim sorunu yani katılım ve iletişim mekanizmalarının eksikliği, iş insanlarının ekonomik destek önlemleri beklentilerinde kendisini göstermekte” dedi.

Destek önlemlerinin önce istişare kurullarında, medyada ve TBMM’nde geniş biçimde ele alınması gerektiğine işaret eden Başkan Akıncı, “Olması gereken şekliyle, hangi kesime, hangi kurala göre destek verildiğinin bütün toplum tarafından bilinmesidir. Nitekim ABD ve Avrupa’da destek paketleri parlamentolarda günlerce tartışılmaktadır” diye konuştu.

ÇEMBER DARALIYOR

Dünyada ve Türkiye’de ekonomik gelişmelere etki eden pandemi sürecine değinerek sözlerine başlayan Dünya Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, “Dünyada üç günde bir 1 milyon vaka artışı var, böyle bir noktaya doğru geldik. Bu çerçevede sanayi kesimiyle de görüştüğümüzde sanayicinin çok umutlu olmadığını söyleyebiliriz, bugün Kayseri ile görüştüm ve sanayide üretimi yüzde 20 civarında etkilediğini belirttiler. Kahramanmaraş Sanayi ve Ticaret Odası’ndan da edindiğimiz bilgiye göre üretimin yüzde 25 civarında etkilendiğini ifade ediyorlar. İstanbul’da, Gebze’de, Kocaeli’nde benzer konulardan bahsediliyor. Pandemi meselesi sanki önümüzdeki dönemde de bizi etkilemeye devam edecek, hatta bu etkilenmemiz artacak gibi görünüyor” diye konuştu. Avrupa’da vaka sayılarının arttığını kaydeden Güldağ, “Türkiye Avrupa’yı genel olarak 1 ay geriden takip ediyor, bu kriterden de baktığımızda pandeminin en az birkaç ay daha gündemimizde hem de artan bir önemde yer alacağını söyleyebiliriz. Çember daralıyor deniyor ya biz artık dairenin içine girdik” dedi.

Hakan Güldağ

DÜNYA ‘KUTUPSUZLUĞA’ DOĞRU GİDİYOR

Dünya ve Türkiye ekonomisine değinen Güldağ, “Pandemi dönemiyle hız kazanan dünyadaki en önemli nokta bana göre bir süre daha ciddi türbülans yaratmaya devam edecek olan bir paradigma krizi içerisinde olmamız. Bu krizden de kastım şu, özellikle 1950’den bu yana var olan modelin sorgulanması gündeme geldi ama esas itibariyle özellikle 1980’den itibaren Amerikan dış politikasının da temel dinamiğini oluşturan serbest piyasa ekonomisi içerisinde küreselleşme paradigması yerini başka bir paradigmaya bırakıyor” diye konuştu. Sistem paradigmasının geride kaldığına işaret eden Güldağ,  “Bizzat paradigmanın savunucuları, mesela Amerikan başkanı Donald Trump, Birleşmiş Milletler kürsüsünde, ‘küreselleşme bizim için stratejik bir tehlikedir biz küreselleşmeden vazgeçtik’ dedi. Artık Washington mutabakatı dediğimiz konu tamamen rafa kalktı” diye konuştu. Dünyanın bu anlamda jeopolitik ve ekonomik mimarisinin bozulmaya başladığını dile getiren Güldağ sözlerini şöyle sürdürdü; “Bu bozulma süreci devam ediyor. Henüz geride kalmakta olanı anlıyoruz, yeni olanı gelenide gözlerimiz net olarak seçmekte ve ifadelendirmekte onu kavramakta zorlanıyor doğrusu. Bu değişim gerçekleşene kadar bir kriz, tarihin bir sinema arası gibi bir dönem yaşanabiliyor ve şu anda böyle bir dönem yaşıyoruz. Dünyayı birbiriyle aynı şekilde okumayan ama birbiriyle de rekabet içerisinde olan değişik güçlerin yükseldiği bir dönem. Bunların rekabeti ve yeni kutupların, çünkü bir kutupsuzluğa doğru da gidiyoruz artık, Amerikan neoliberal sistemin de kriz çözme konusunda kabiliyetinin sorgulandığı bir dönemdeyiz, ikincisi zaten Amerika’nın kendisinin bu tarz krizleri çözmekte istekli olmadığı bir dönem yaşıyoruz. Bunun yarattığı boşluklar, bunun yarattığı türbülans dünyayı da Türkiye’yi de etkilemeye devam ediyor.”

ÜLKELER ÜZERİNDEKİ BASKI ARTIYOR

Varlık fonu konusuna değinen Hakan Güldağ, “Bana göre bir takım kurumaya başlamış olan bazı kaynakların, özellikle rant ve komisyon kaynaklarının yeniden gündeme gelebilmesi, kaynaklara ulaşabilme konusunun da olduğu, bir yandan da sanayinin çok ertelenmiş olan yatırımlarla mutlaka bir teknoloji yoğunluğunu geliştirmesi gereken bir dönemi de yaşıyoruz” dedi. Teknolojik hamle konusunda uygun zemini bulamayan firmalar olduğunu belirten Hakan Güldağ, “Çok az firmamız bunu kendi kendine gerçekleştirebiliyor. Genel olarak sanayimizin rekabetçiliğinde bir sıkıntı ortaya çıkmaya başladı.

Öbür yandan Covid-19 ile beraber onun da getirdiği yeni dönemle birlikte, bu sürece dünyada izleme, gözleme kapitalizmi deniliyor, özellikle yüksek teknoloji inşa ederek dünya rekabetine katılan ülkeler bu türbülansı ve bütün ülkeler üzerindeki baskıları arttırıyor” diye konuştu.

EKONOMİDE DUR KALK DIŞINDA BİR DİNAMİK YOK

Türkiye’nin ekonomisinin değişim ihtiyacına işaret eden Hakan Güldağ, “Tekleyen ve artık işleyemeyen bir model söz konusu, çünkü dur kalkın ötesinde bir dinamik üretmemeye başladı bu model ve bu modelin en önemli ayakları ciddi şekilde tıkanmış görünüyor. Türkiye’nin yeni bir gelişim hamlesine, stratejisine ve heyecanına ihtiyacı var” dedi. Ekonomi stratejisine yönelik adımlara ihtiyacın giderilmediğini belirten Güldağ, “Maalesef ülkenin her alanda derece yükseltme ihtiyacını karşılayacak adımları atamıyoruz, daha çok pansuman tedbirlerle günlük olarak işi yürütmeye çalışıyoruz” diye konuştu. Covid-19’un etkisinin de olduğunu belirten Hakan Güldağ, sözlerine şöyle devam etti, “Ancak 2019 yılında da sıkıntılı bir dönemdeydik, önümüzü net göremiyorduk, yine aynı pozisyona geldik. İlk çeyrekte 4.4’lük bir büyüme gerçekleştirdi Türkiye, biraz umutlu başlamıştık ama pandemi etkisiyle 9.9’luk ikinci çeyrek küçülmemiz var. 3. Çeyrekte yüzde 5 hatta 5’in üzerinde bir büyümenin gelme ihtimali çok yüksek görünüyor. Sanayi rakamlarına baktığım zaman bu böyle görünüyor, sanayi üretiminde bir artış var bazı sektörlerimiz otomotiv sanayi başta olmak üzere yüzde 90 kapasitelerle çalışıyor. Bunlar önemli. Birçok sektörde de bu olumlu gidişatı görüyoruz.”

TURİZM BEKLENTİLERİ KARŞILAMAYACAK

Turizm’de aşağıya doğru gidiş olduğuna işaret eden Hakan Güldağ, “Turizm Antalya’yı yakından ilgilendiriyor. Antalya bunu çok daha iyi bilecektir ama en çok beklenen rakam 15 milyar dolarlık bir turizm geliri. Bu seneye başlarken beklenti 40 milyar dolardı. O yüzden buradan bir döviz girişi yok, ihracattan da çok net bir katkı şu ana kadar alamadık, bundan sonra alma ihtimalimiz arttı mı sanayideki hamle dolayısıyla arttığını düşünüyorum. Öte yandan ithalatımızı da ülkemizin üretim yapısı gereği çok aşağılara indiremiyoruz” dedi. Üçüncü çeyrekte biraz da baz etkisiyle yüzde 5 ve üzeri bir büyümenin yakalanacağına inandıını dile getiren Güldağ, “Çünkü geçen sene 2019’un 3. Çeyreğinde 0.9’luk bir büyüme vardı, şimdi bunun üzerinde büyüyeceğimiz anlaşılıyor ama 4. Çeyrekte hem kredi artışındaki artış hızının düşüyor olması, ciddi bir şekilde orda aşağıya doğru bir iniş var krediler eskisi gibi, Temmuz’da olduğu gibi artmıyor artık. Her şeye rağmen, Temmuz’da kamu bankaları yüzde 94 kredi artışı sağladılar, özel sektör bankaları da yüzde 49 kredi artışı sağladı Temmuz ayında yani bu enflasyonun 12’ler civarında olduğunu düşünürsek çok ciddi reel artışlara işaret ediyor. Ağustos’ta da frene basılı olmasına rağmen kur etkisinden de arındırılmış şekilde yüzde 48’lik bir kredi artışı var, Eylülde bu aşağıya doğru gelmeye başladı, yine de 3. Çeyreği pozitif ve iyi bir rakamla bitirmemiz yüksek olasılık” diye konuştu.

BU YILI EKSİDE BİTİRECEĞİZ

Dördüncü çeyrekte baz etkisinin tersi bir etkide bulunacağını dile getiren Güldağ, “Çünkü geçen senenin son çeyreğinde yüzde 6’lık bir büyüme gerçekleştirmişti, hem kredi artışı yavaşlıyor hem sanayi yavaş yavaş yataya doğru geliyor, bir dönem önceki artışları yapması çok mümkün değil. Bu seneyi eksi 1.5 civarında bitirmemiz yüksek olasılık gibi görünüyor. Tabi bu süreçte kur atalarına da maalesef bu dönemde rezervlerimizi de ciddi şekilde erittiğimiz için eksi rezervlerde olduğumuz için kur ataklarına da açık bir hale geldik” dedi. CDS’lere bakıldığında konunun daha iyi anlaşılacağını belirten Güldağ, “ Türkiye’nin borçlanmasını kaç paradan yüzde kaç komisyon alarak kasko edersin dendiği zaman dünyada bunun için çıkmış bir rakam var şu anda 512’ler civarında, Türkiye şu anda en iyi ihtimalle yüzde 6 dolar bazında borçlanabilir bir ülke haline geldi.

Maalesef bu borçlanmayı da sıkıntıya sokuyor, ödenebilirliğine ilişkin soru işaretleri de hepimizin bildiği gibi kredi derecelendirme kuruluşlarının da ifade ettiği konular, o noktada turizmden beklediğimiz gelirlerin gelmemesi de bu sene Türkiye’nin döviz ihtiyacı devam ederken ve borçlanmaların ödeme zamanı gelirken, dövizde de sıkıntımız var” diye konuştu. Dünyada bir paradigma krizi yaşandığını belirten Güldağ, “Bunun etkileri devam edecek, hem kimsenin uydusu olmayacak hem de yerinizi koruyacaksınız, bu hiç kolay değil. Öte yandan bazı fırsatlarında geleceğini düşünmemiz lazım, bu ülkeler arası çatışmalar Türkiye’nin fırsatını da arttırıyor ama içeride Türkiye’nin büyümeye gidebilmesi için bir stratejiye ve yeni bir modele ihtiyacı var. Bunu gösteren bir işaret yok maalesef” dedi.

Yorum Ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir