Prof. Dr. Özlale: Türkiye’nin Vasatlık Problemi Var
|Prof. Dr. Özlale, “Türkiye vasata razı gelen bir ülke. Bizim üretip sattığımız ürünlerin önemli bir kısmını başka ülkeler de üretip satıyorlar. Biz bu yüzden daralan kar marjlarıyla beraber marka yaratamıyoruz”
Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği (ANSİAD) 2018 faaliyet yılı 15’inci Olağan Toplantısı Akra Hotel’de gerçekleştirildi. Toplantı Başkanlığı’nı ANSİAD Geçmiş Dönem Başkanı, Batı Akdeniz Sanayi ve İş Dünyası Konfederasyonu (BAKSİFED) Başkanı ve Özgüntur A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Erdoğan’ın gerçekleştirdiği toplantının konuğu, Özyeğin Üniversitesi Ekonomi Bölüm Başkanı, Forbes Dergisi köşe yazarı ve Über Danışmanlık Şirketi Kurucu Ortağı Prof. Dr. Ümit Özlale oldu.
Özyeğin Üniversitesi Ekonomi Bölüm Başkanı, Forbes Dergisi köşe yazarı ve Über Danışmanlık Şirketi Kurucu Ortağı Prof. Dr. Ümit Özlale, 18 yıldır 3 tane balon olduğunu dile getirerek, “Borsa İstanbul’un yüzde 46.5 değer kazanması, bütün uluslararası piyasaların değer kazanması anormallik taşıyor. Hisse senedi fiyatlarında bir balon olduğundan bahsetmiştim. Bunu umarım yavaş bir şekilde normalize edileceğini söylemiştim. Maalesef olamadı, çünkü bu son konuşmamızdan itibaren dolar TL karşısında yüzde 60 değer kazandı. Dolar diğer ülke para birimleri karşısında da değer kazandı fakat hiçbir tanesi bizim ülkenin değer kaybına yaklaşmadı” dedi.
DARALAN KAR MARJI VE MARKALAŞMA SORUNU
Türkiye’nin vasata razı gelen bir ülke olduğunun altını çizen Prof. Dr. Özlale, “Bence, maalesef Türkiye’nin orta uzun vadede en önemli sorunu şu, Türkiye vasata razı gelen bir ülke. Yaptığımız binalardan oynadığımız futbola kadar her şey vasat. Bir albenisi yok” diye konuştu. İhracat rakamlarına baktığımızda birçok ülkeden daha fazla sayıda mal ihraç ettiğimizi kaydeden Özlale, “Türkiye, Avusturya’dan, Belçika’dan, Hollanda’dan daha fazla sayıda mal ihraç edebiliyor. Daha fazla sayıda ihracatçıyız. Bizim problemimiz Y ekseninde, bizim üretip sattığımız malların önemli bir kısmını başka ülkeler de üretip satıyor. Ve biz o yüzden devamlı daralan kar marjlarıyla beraber bir marka yaratamadığımız için boğuşmak zorunda kalıyoruz” dedi. Japonya, İsviçre gibi ülkelerin ihracatlarında problem olmadığını dile getiren Özlale, “Ekonomilerinde bizim yaşadığımız problemleri yaşamamaların sebebi bu ülkeler vasat ve ortalama diğer bütün ülkeler tarafından üretilebilecek malları üretmiyorlar” diye konuştu. Marka ortaya çıkarabilmek için kar marjının düşünülmesi gerektiğini dile getiren Özlale, sözlerini şöyle sürdürdü; “İtalya ya da İspanya gibi olmak isteyebiliriz. İtalya’nın milli geliri 1.8 milyon Dolar, İspanya’nın bizden çok daha yüksek bir kişi başı milli geliri var. İtalya ve İspanya’nın en zengin insanlarına baktığınız zaman, uzay teknolojisini üretmiyorlar. İtalya’nın en zengini bir çikolata markasının sahibi. Türkiye bütün dünyadaki fındığın yüzde 75’inden fazlasını üretiyor. Kakaoyu da İtalya fildişi sahillerinden ithal ediyor. Türkiye böyle bir markayı neden kendi içinden çıkartamıyor diye bizim düşünmemiz gerekiyor. En iyisini yaparız, vasata razı gelirken marka çıkartamıyoruz. Türkiye ihracatı hazır giyim ve tekstille öğrenmiş bir ülke. İspanya’da hazır giyim-tekstile baktığınız zaman buradaki markanın sahibinin mal varlığı 75 milyar dolar. Türkiye tekstil için önemli bir marka. Peki neden Türkiye bu kalitede bir marka ortaya çıkartmıyor. Zor bir şey mi değil. Bizim sanayicimiz daha kaliteli ve ucuzunu üretebilir mi evet üretebilir. Ne üretirsek üretelim, bunu başka ülkelerin üretemeyeceği kadar kalitede vasatlıktan kurtararak üretmemiz gerekiyor ne üreteceğimiz değil nasıl üreteceğimiz önemli.”
FAİZLER BÜTÜN DÜNYADA ARTACAK
2019’da Amerikan Merkez Bankası’nın faizleri biraz daha arttıracağını dile getiren Prof. Dr. Özlale, “Faizler bütün dünyada biraz daha artacak. 2019 yılında bütün dünyada daha yüksek finansman maliyetleriyle karşılaşacağız. Bunun Türkiye’ye yansıması şiddetli olacak. Reel faizler, enflasyondan arındırıldıktan sonra faizlerin düşmeyeceği daha fazla artacağı bir dönem bekliyor bizi ve bütün dünyayı” dedi. Ticaret savaşlarının gümrük vergilerini ve enflasyonu arttıracağını kaydeden Özlale, “Esas ticaret savaşı Amazon, Google gibi firmaların faaliyetlerine kısıtlama getirilirse şiddetlenir. Tek problemli ve gelişmekte olan ekonomi Türkiye değil. Diğer gelişmekte olan ülkeler için de önemli riskler mevcut” diye konuştu.
TÜRKİYE EKONOMİSİNİN UZUN DÖNEMLİ GÖRÜNÜMÜ
Türkiye coğrafyasının konum itibariyle bulunduğu noktaya değinen Özlale, “Türkiye’nin 1 saatlik uçak mesafesindeki ülkenin milli geliri 7 Milyar Dolar, iki tane Türkiye yapıyor, iki saatlik uçak mesafesinde Avrupa’nın bir kısmını eklediğimiz zaman 5.2 trilyon Dolar, 6 tane Türkiye yapıyor. 3 saatlik uçak mesafesini de eklediğimiz zaman 8.7 trilyon Dolarlık bir ekonomi var. Yani Türkiye eğer fırsatları değerlendirirse bütün bu coğrafyanın çok önemli bir gücü olmaya devam edebilir” dedi. Türkiye’nin Avrupa ve Asya’yı kültürel ve ekonomik açıdan bağlayabilecek bir yapıda olduğunu belirten Özlale, önümüzdeki dönemde doğru politika izlenirse ciddi bir potansiyel olduğunu kaydetti.
TÜRKİYE BÜYÜME RAKAMLARI
1980 yılından itibaren ülkenin büyümesi hakkında bilgiler veren Özlale, “1980’den bu yana ülkenin milli geliri 70 milyar Dolar iken, 2018’de yeni ekonomi programıyla 763 milyar Dolar olmuş. Yani kırk senede milli gelirini 10 katına çıkartmış dolar bazında bir ekonomiden bahsediyoruz” dedi. Kişi başı milli gelirin bin 500 Dolar’dan 9 bin 300 Dolar’a 40 yılda çıktığını belirten Özlale, “Yani buradaki herkes 40 yıl içinde 6 kat zenginleşmiş. İşletme sayısına baktığınızda 90 bin işletme 1980’de şu anda 3 milyona yakın işleme var. Daha güzel tablolar var 83 milyar dolar ihracatımız varmış, pamuk, fındık, fıstık. Başka bir şey ihraç etmiyormuşuz. Bugün 173 milyar Dolar ihracatımız var. İhracatta sanayinin payına baktığınızda da burada da bir başarı hikayesi var” dedi. Türkiye’nin azımsanmaması gerektiğini kaydeden Özlale, “İmalat sanayi açısından bu bölgenin lideri konumunda. İhracatın yüzde 90’ı imalat sanayinden geliyor. 40 sene içerisinde bizim ihracatımızda sanayinin payı yüzde 10 iken yüzde 90’a çıkmış. Çok önemli bir yapısal dönüşüm var burada. Turizm gelirlerine baktığınız zaman 300 milyar Dolar’dan 30 milyon Dolar’a çıkmış. Yüz kat artış. Bundan 40 sene önce 25’inci büyük ekonomiyken, o kadar dar boğazdan sonra, sıkıntılı dönemden sonra 17’nci ekonomi olmuşuz. Buradan çıkartacağımız sonuç şu, çok sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz, orta uzun dönemde baktığımız zaman bu ekonomi 25’inci büyük ekonomiden 17’nci büyük ekonomiye gelebilmiş. Fakat bundan sonra biz bu ekonomiyi daha yukarıya çekebilir miyiz bu büyüme stratejisiyle bunu yapamayız” diye konuştu.
2018’DE NE KADAR BÜYÜRÜZ
Türkiye’nin büyüme hikayesinde ne kadar sermaye giriyorsa o kadar büyüme olduğunu belirten Prof. Dr. Özlale, “Çok temel sebebi ise Türkiye’de tasarruflar, iş adamlarının yapmak istedikleri yatırımları finanse edebilecek büyüklükte değil. O yüzden de biz sermayeyi dışarıdan tasarruf ederek büyüyoruz. Devamlı dışarının sermayesine muhtaç kalıyoruz. Kamu iktisadi teşekküllerini özelleştirerek ya da buradaki çok karlı işletmeleri yabancılara satarak doğrudan yabancı yatırımcıyı çekmeye çalışıyoruz” dedi. 2018’in üçüncü ve dördüncü çeyreğindeki büyümenin beklenenden daha kötü geçeceğini dile getiren Özlale, sözlerini şöyle sürdürdü; “Biz 2018’in tamamında en fazla yüzde 3’lük bir büyüme göreceğiz. 2019 da ise yine benim tahminim büyümemiz yüzde 1’in altında olacak. Büyüme açısından dip noktayı 2019’da göreceğiz. Türkiye’de işletmeler kendi faaliyetlerini devam ettirmek için öz sermayeleri yeterli olmadığından kredi çekiyorlar” dedi. Bankacılık sektöründeki kredi büyümelerine bakıldığında reel anlamda sıfırın altında olduğunu kaydeden Özlale, “Krediler bıçak gibi kesilmiş durumda. Zaten olan kredilerde gel de beni alma diyor yüzde 30’un üstünde. Bu birinci gösterge, ikinci olarak tüketici güven endeksine bakın, isterseniz alınan siparişlere bakın orada tarihi dip noktalarını görmüş durumdayız. Yani satın alma yöneticileriyle konuşularak elde edilen bir endeks var bu endekse baktığınızda, alınan ve verilen siparişler tarihsel olarak dip noktada. Yani 2008’deki küresel krizin altındaki bir noktada. Bütün öncü göstergeler bize esas iktisadi faaliyet açısından daha dip noktaları 2019’un ilk yarısında göreceğimizi gösteriyor. Bu 2018’in 3.4. çeyreğinde durgunluğu seyrettik, döviz piyasalarında ciddi bir artış oldu, bizi tekrardan olumsuz bir şekilde etkileyen, ama bunun reel sektörde büyümeye olumsuz etkisini 2019’un ilk yarısında göreceğiz” diye konuştu.
DIŞ TİCARET AÇIĞININ KAPANMASI NEGATİF
İlk defa cari fazla verileceğini belirten Özlale, “Dış ticaret açığı kapanıyor ama bunun maliyeti eksi büyüme ve artacak işsizlik. İlk defa cari fazla vereceğiz, fakat bunun da riskleri mevcut. Biz ithalatımız sıfırlandığı için cari fazla veriyoruz, o da büyümenin maliyeti ile dış ticaret açığının kapanacağını gösteriyor. Bankalar 120 milyar Dolar, Reel sektör 53 milyar Dolar dış borç ödeyecek veya bulacak. Buna kamu borcunu eklersek, hiç cari açık vermesek bile toplam döviz ihtiyacı 200 milyar Dolar civarında. Faizlerin yükseldiği dönemde bu önemli bir risk. Temel sıkıntı bu” dedi. Yatırım yapmadan borçlanma olduğunun altını çizen Özlale, “Özel sektör yatırım yapmayıp çok fazla dış borçlanma yapmış. Türkiye Çin’den sonra şirket borçlarının değişimi açısından en hızlı ülke. Peki bu döviz borcu kime ait? Yabancı para kredi borcunun yüzde 75’i, 100 milyon lira üstü yabancı para borca sahip 1114 firmaya ait. Ortalama vade de 7 yılın üstünde. Bu kredilerinin yüzde 20’sini oluşturan 30 firmaya bakınca, enerji, havalimanı, otoyol, şehir hastanesi ve telekomünikasyon gibi kamu-özel işbirliği projeleri ve yüksek ihracata sahip otomotiv ve metal sanayi gibi sektörlerde toplanmış şirketler görüyoruz” dedi.
BANKALARDAN SERMAYE ARTIRMALARI İSTENECEK
Kredi büyümesinin çok uzun süre sıfırda gideceğini Öngören Özlale, “Eğer yeni bir önlem alınmazsa. Bankalar birliği yeni bir karar aldı bankacılık sektörüne baktığınızda neden size artık çok yüksek faizlerden kredi vereceklerini anıyorsunuz. Bankalar 100 liralık mevduat toplamışlar sizden, 140 liralık kredi vermişler. Nereden bulmuşlar geri kalan farkı, dışarıdan borç almışlar ya da merkez bankasıyla kısa dönem repo yapmışlar” diye konuştu. Bankaların 2011 yılından itibaren mevduat toplamadan dışarıdaki düşük faizlerle kredi açtıklarını dile getiren Özlale, “Şimdi bunu toparlamaya çalışıyorlar. Bankacılık sektörünü riski de buradan geliyor. Bu kredilerdeki geri dönüşler istenildiği gibi olmazsa eğer, o zaman bankalardan ve banka sahibi olan holdinglerden sermayelerini arttırmaları istenecek” dedi.
EĞİTİM KALİTESİ PROBLEMİ
Yeni bir başarı hikayesi için özellikle eğitim alanında bir yapılanmaya gidilmesi gerektiğinin altını çizen Özlale, “Eğitimliler mutsuz ve garantici, geçen sene Türkiye’de KPSS’ye giren aday sayısı, Çin’de National Public Servant Exam’e giren aday sayısıyla aynı yani 1.5 milyon” dedi. 2018 KPSS’de öğretmen adayı bilim testi sonuçları tablosuna değinen Özlale, “Yani bu veriler şu anlama geliyor, öğretmenler bir yere atanacaklar, onların kendi alanlarında sorulara verdikleri doğru cevap sayısı. Türkiye’de lise düzeyinde matematik öğretmen adayı 50 matematik sorusunun 13’üne doğru cevap vermiş. ÖSYM’nin kendi web sayfasından. Fen bilimlerini öğretecek olan öğretmenler 50 sorunun 15’ine doğru cevap vermişler. Kendi alanlarının soruları bunlar. Yapısal reformlar derken ilk olarak dikkat etmemiz gereken konulardan bir tanesi, yetenekli başarılı lise öğrencilerini tekrardan öğretmen olmalarını isteyebilecek bir kariyere yönlendirmemiz gerekiyor. Eğer bunu yönlendirmezsek bizim gençlerimizin, çocuklarımızı yetiştirecek olan öğretmenler maalesef gerekli donelere sahip olmadıkları için çağın gerekleri olan konuları öğretemeyecekler” dedi.