Merkez Bankası Dövizdeki Kanamayı Durdurmak Zorunda
|ATSO Başkanı Davut Çetin, “Özellikle AVM’lerde olan üyelerimiz artık feryat ediyor. Hiçbir firma kirasında veya maliyetlerinde birdenbire %30-35 artışlara dayanamaz. Ekonomi yönetimi acilen bu döviz kirasına bir düzenleme getirmelidir. Dövizdeki artışın ekonomideki olumsuz etkisi artmaktadır. Kur artışı yüzünden son aylarda büyük şirketler bile ödeme güçlüğüne girdiler. Son dönemde arka arkaya kredi yapılandırma talepleri geliyor. Basına yansıyan kredi yapılandırmaları 23 milyar doları buldu. Bu nedenle bankaların kredi notları düşürülmektedir. Ekonomi yönetimi, Merkez Bankası, hepimiz bu konuya gereken önemi vermeliyiz. Merkez Bankası dövizdeki kanamayı durdurmak zorundadır” dedi.
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Temmuz Ayı Meclis Toplantısında konuşan ATSO Başkanı Davut Çetin, Oda faaliyetleri ve ekonominin yanı sıra, kent ve ülke gündemine yönelik değerlendirmelerde bulundu.
Temmuz ayında Türkiye gündeminde en önemli konunun yeni hükümet sistemi ve yeni bakanlar kurulu olduğunu ifade eden Davut Çetin, “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, Türkiye’ye özgü bir sistemdir. Türkiye bu modelin artı ve eksilerini yaşayarak tecrübe edecek ve muhtemelen zamanla sistem oturacaktır. Dileğimiz bu sistemin reformları hızlandırmasıdır” diye konuştu.
Önemli olan kişiler değil, sistemdir
Bakanlar Kurulu’nda Antalya’dan iki Bakanının önemli görevlerde bulunmasından gurur duyduğunu belirten Davut Çetin “Dışişleri Bakanımızın dört yıldan bu yana yürüttükleri göreve devam etmesinden Antalya olarak mutlu olduk. Sayın Bakan hem Türkiye’yi dünyada temsil etmekte hem de Antalya’nın sorunlarıyla yakından ilgilenmektedir. Kültür ve Turizm Bakanımız Odamız için ayrı bir gurur vesilesidir. Antalya kökenli olması, şirketinin Odamız yönetim kurulunda temsil edilmesi bizim için büyük mutluluk kaynağıdır. Sektörü çok iyi bilen, vizyonu olan Kültür ve Turizm Bakanımızdan da Antalya’nın bir turizm kenti olarak beklentileri yüksektir. Turizm altyapı yatırımıyla, çevrenin korunmasıyla, tarım, sanayi ve ticaretiyle bir bütündür. Sürdürülebilir turizm bütün bölgenin ve bütün sektörlerin birlikte kalkınmasıdır. İnanıyorum ki, Sayın Bakan sektörün ve Antalya’nın bir bütün olarak gelişmesine katkı yapacaktır.
Bugün turizm komitelerimizle bir toplantı yapıp, Odamızın görüşlerini belirten bir rapor hazırlayacağız ve Sayın Bakan’a sunacağız. Tanıtımın daha güçlü yapılması, yeni pazarların hedeflenmesi, kitle turizmine alternatif ürünlerin teşvik edilmesi gibi birçok konu bulunmaktadır. Turizm dışında, Odalar olarak bizi en çok ilgilendiren bir diğer Bakanlık, Ticaret Bakanlığı’dır. Ticaret Bakanlığı’nda TOBB Kadın Girişimciler Kurulu’ndan başarılı bir iş insanının seçiminin önemli bir fırsat olmasını diliyoruz” ifadesini kullandı.
Sistemin iyi çalışması için her kademede liyakat olması gerektiğini vurgulayan Başkan Davut Çetin şöyle konuştu;
“Önemli olan kişiler değil, sistemdir. Sistemin iyi çalışması için her kademede liyakat olmalıdır. Kanunlar ve kurallar açık ve tam olmalıdır. Dünyada artık dikey yönetim yapıları çoktan bırakıldı, yatay yönetim modelleri, hatta ağ yönetim modelleri gelişti. Bu nedenle yeni sistemle artık yerel yönetimleri, oda ve borsaları, sivil toplumu ve katılımcı demokrasiyi de güçlendirmeliyiz. Bakanlıkların il müdürlükleri Bakandan çok Valinin kontrolünde olmalıdır. Bakanlık yönlendirme, denetleme, koordinasyonu üstlenmelidir. Türkiye’de personel rejimi, kurumsal yönetim modelleri de değişmelidir. Bizim kültürümüzde hiyerarşi ve unvan halen eskisi gibi önemli olmaya devam ediyor. Biz halen memur şef, müdür, daire başkanı, genel müdür, müsteşarlık sistemiyle 21. Yüzyılın dijital toplumunda 19. Yüzyıl modeli uyguluyoruz. Bütün kamu kurumlarında, belediyelerde, odalarda geleneksel yönetim sistemleri devam ediyor. Yeni sistemde bu konularda da reform olmalıdır.”
Konuşmasında 15 Temmuz’a da değinen Çetin “Devletimizin FETÖ gibi yapılardan, her tür çeteden temizlenmesini temenni ediyorum. Artık FETÖ gibi, Adnan Hoca gibi yapılanmaları iş işten geçtikten sonra değil, daha önce durdurmalıyız. Sistemimiz bu tür örgütlerin güçlenmesine izin veriyorsa siyasi sistemde, güvenlik ve istihbarat sisteminde, yargı sisteminde eksikler vardır. Bunları konuşmalı ve düzeltmeliyiz” dedi.
OHAL’in kalkmasının ardından her alanda normalleşme adımlarına ihtiyaç olduğunu dile getiren Çetin, “Yağmur nedeniyle rayların altı boşaldı, tren devrildi, 24 kişi öldü. İnsan kusuru mu, sistemde bir hata mı var, tartışmalıyız. Bir sistemdeki hatalar konuşulmazsa gerekli gelişme sağlanamaz. Bunlar siyasi konular değildir. Bu tür konuları iyi niyetle, yapıcı olarak tartışabilirsek kurumları ve sistemleri güçlendirebiliriz. Son zamanlarda doktorlara saldırılar medyada adi vaka gibi yazılıp geçiliyor. Doktora atılan taş, yarın herkese atılmaya başlayabilir. Geçtiğimiz ay Yalova’da ve Ağrı’da küçük kız çocukları kaçırıldı ve katledildi. Bu tür kişilik bozuklukları sadece ceza ile önlenemez. Ceza, eğitim, güvenlik hepsi birlikte düşünülmelidir.
Çocuklar insan, doğa ve hayvan sevgisini öğrenmezse; gençler spor yapmazsa, müzik yapmazsa, eğlenmezse, sanatla ilgilenmezse, gençler cinsellik konusunda eğitim almazsa sağlıklı bir toplum nasıl olacaktır?
Bu konuları her tür siyasi tartışmanın dışına çıkarıp konuşmalıyız. Siyasi partilerimizin görevi sorunları tartışıp, uzlaşmayla çözüm bulmaktır. Medyanın görevi sorunları dile getirmek, takip etmektir. Medyamızın araştırma, toplumu bilgilendirme, hatta eleştirme fonksiyonu demokrasi ve gelişme için hayati önemdedir.
Yeni Milli Eğitim Bakanımızın başarılı bir eğitimci olması herkese ümit vermiştir. Bütün siyasi partiler, bütün uzmanlar, iş dünyası ve sivil toplum bir araya gelip, siyaset üstü bir yaklaşımla ve uzlaşmayla yeni bir eğitim sistemini tartışmalıyız.
Burada ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanımızdan, Sanayi ve Teknoloji Bakanımızdan, Milli Eğitim Bakanımızdan rica ediyorum;
Televizyonlarda, medyada artık sevgi, saygı, bilim, kültür, sanat olmalıdır. TRT’nin her konuda kanalı var, fakat bir bilim kanalı yok, sanat kanalı da çok zayıf. Bir bilim kanalı olmalı, bu bilim kanalında Aziz Sancar gibi, İlber Ortaylı gibi bütün toplumun takdir ettiği bilim adamları olmalı. Bilime, kültür ve sanata önem vermek çocukların geleceği, ülkemizin ve ekonominin gelişmesi için gereklidir” diye konuştu.
Londra’da bir hamburger için 15 dakika civarı çalışma yetiyor
Enflasyon ve dolardaki artışın Türkiye’yi fakirleştirdiğini vurgulayan Davut Çetin şöyle konuştu:
Bir yabancı banka dünyada refahı ölçmek için 77 kentte bir hamburger ve bir Iphone için kaç saat çalışıldığını araştırıyor. Burada asgari ücretin biraz üzeri alınıyor. Zürih, Tokyo, Münih, Londra gibi gelişmiş şehirlerde bir hamburger için 15 dakika civarı çalışma yetiyor. Bir Iphone için 80-90 saat çalışmak gerekiyor. Demek ki, saatte yaklaşık 10-15 dolar gibi bir ücret söz konusu.
İstanbul’a geldiğimizde bir büyük hamburger 1 saat çalışma demek, yani yaklaşık saatte 10 liraya yakın bir ücret, Iphone için 567 saat hesaplanmış. Bulgaristan, Çin, Brezilya gibi ülkelerde bizden iyi görünüyor.
Bu sadece ücret konusu değil, gıda maliyetleri arttığı için, kur artışı ve ÖTV gibi vergiler yüzünden de böyle oluyor. Dolayısıyla döviz artsa da olur denilemez.
Ekonomi yönetimi acilen bu döviz kirasına bir düzenleme getirmelidir
Geçen ay dövizle kiralar sorununa dikkat çekmiştim. Özellikle AVM’lerde olan üyelerimiz artık feryat ediyor. Hiçbir firma kirasında veya maliyetlerinde birdenbire %30-35 artışlara dayanamaz. Ekonomi yönetimi acilen bu döviz kirasına bir düzenleme getirmelidir. Dövizdeki artışın ekonomideki olumsuz etkisi artmaktadır. Kur artışı yüzünden son aylarda büyük şirketler bile ödeme güçlüğüne girdiler. Son dönemde arka arkaya kredi yapılandırma talepleri geliyor. Basına yansıyan kredi yapılandırmaları 23 milyar doları buldu. Bu nedenle bankaların kredi notları düşürülmektedir. Ekonomi yönetimi, Merkez Bankası, hepimiz bu konuya gereken önemi vermeliyiz.
Merkez Bankası dövizdeki kanamayı durdurmak zorundadır. Bu nedenle bugün Merkez Bankası piyasa sakinleşene kadar faiz gibi araçları kullanmaya devam etmelidir. Eğer piyasa enflasyonun düşeceğine inanır ve Merkez Bankasına güvenirse piyasa sakinleşir. Sorunlar daha fazla büyümeden mali kaynak ve döviz sağlayacak adımlar atmalıyız. Kemer sıkmaz ve yapısal reformlara başlamazsak sonunda IMF’e gitmek gerekebilir.
İmar affı gibi adımlarla içerde kaynak yaratmak yetmez, döviz için dışardan para gelmelidir. Biz Ticaret ve Sanayi Odası olarak üyelerimizin, sektörlerimizin menfaatlerini genel menfaatlere uygun ise, yani Antalya’nın menfaatine uygun ise savunuruz. Biz Antalya halkına, tüketiciye karşı, hatta gelecek nesillere karşı da sorumluyuz. Bu konularda herkes vicdanlı olmalıdır. SIT alanları gibi, ülke ve halk için değeri yüksek olan yerlerde, her şeye izin verilemez. SİT alanı, ormanlar, kıyılar, İstanbul Boğaz kıyısı milletindir.
Burada sorumluluk sadece devletin de değildir. Vatanı sevmek, milleti sevmek, iman ve inanç sahibi olmak, ahlaklı olmak hukukla başlar. Millet hukuk demektir, kent kültürü hukuk demektir. Bu nedenle imar affı uygulamasında bunlara dikkat edilmelidir.”
Antalya ekonomisi
Antalya’da ekonomik ve sektörel gelişmelerde ekonomideki genel yavaşlamanın etkilerinin hissedildiğini belirten Davut Çetin, “Turizmde rekorları tekrar etmeye gerek yok, yüksek sezonda aylık bazda %20, yıllık %30 civarı bir büyümemiz var. Bu dönemde İran, İsrail ve Ukrayna pazarları dışında bütün pazarlarda iyi bir gelişme görüyoruz. Bu sezonda İspanya’da Alman ve İngiliz turist sayısı azaldı, çünkü Türkiye’ye yönelme oldu. Yabancı basında Antalya’da %100 doluluk olduğu yazılıyor. Tarım sektöründe Haziran ayında fiyatlar arttı. İlk 5 ayda üretici kaybetmişti, haziranda üretici biraz kazandı. İhracat performansımız sektöre göre farklı ve son haftalarda bir yavaşlama var. İlk altı ayda ihracatımız %14 arttı ve bu artış meyve-sebzeden, metalden ve elektronikten geldi. Haziran ayında ise toplamda %8 azalma oldu. Bu azalma ise tarım ve madencilikten kaynaklandı.
İlk altı ayda ihracatta Rusya, ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan gibi ülkeler ihracat artışı sağladı. Rusya pazarı ihracatta kurtarıcı oldu. Bu yıl İran ve Irak pazarları oradaki krizler nedeniyle daraldı. Çin’e ihracatta da yavaşlama söz konusu. Son dönemde bizi mutlu eden husus Japonya, Kanada gibi uzak yerlere ihracatın artmasıdır. Antalya artık dünyanın bütün ülkelerine ihracat yapabilmektedir. Bütün sektörlerimiz ihracata daha fazla önem vermelidir” dedi.
Havalimanında iç hat kaosu
Konuşmasında ATSO Meslek Komitelerinin çalışmalarından örnekler veren Davut Çetin, “45 ve 46 gruplarımız ortak toplantı yaptılar. Havalimanında iç hat çıkışındaki kaosu dile getirmişler. Acentaların hepsi yer kiralayarak karşılama yapamıyor. Arkadaşlarımız havalimanında otoparkın ve metrekare kiralarının pahalı olduğunu söylüyor. Havalimanı yönetimi acenta ve rent a car sektörüne daha uygun çözümler üretmelidir. Havalimanında iç hat çıkışı düzensizliği gerçekten çok rahatsız edici ve Antalya’ya yakışmıyor. Komitemizin belirtmediği sorunlar da var: Otopark yetersizliği bir sorun. Otopark parası vermemek için iç hat girişlerine doğru yolda bekleyen araçlar ayrı sorun. Yaya geçidine saygı yok. Yaya geçidi üzerinde arabasını durdurup trafiği tıkayan, yolcusunu alan insanlarımız var. Antalya’ya iç hatlardan gelen yerli ve yabancı turist neye uğradığını şaşırıyor. Yerli turist bile nereye nasıl gideceğini bilmiyor, bir enformasyon-danışma noktası yok. Yani, Antalya’ya bireysel turist gelsin istemiyoruz” şeklinde konuştu.
Antalyaspor’un kombine satışları
Konuşmasında Antalya işdünyasına ve Antalyalılara Antalyaspor’a destek olma çağrısında da bulunan Davut Çetin, “Antalya, Türkiye’nin nüfus ve ekonomi olarak beşinci ili. Turizm ve tarımda birinciyiz. İnşaat sektörümüz de önemli. Böyle bir kentte, kombine satışının, gelirinin az olması kabul edilemez. İstanbul’da bir kulüp Atatürk imzalı forma çıkardı, birkaç gün içinde milyonlar kazandı. Antalya’da kaç kişide Antalyaspor forması var? Antalya futbolda böyleyse baskette, voleybolda, atletizmde, yüzmede, jimnastikte ne durumda, bilmiyoruz. Antalyaspor için birleşmemiz gerekirken, biz gruplar ve kişiler üzerinden bölünmeye devam ediyoruz. Antalyalılık ruhu ve kimliğini bir türlü bir üst kimlik haline getiremedik. Dolayısıyla iş adamları bağış yapsın, toplu kombine alsın denildiğinde de aynı engeller çıkıyor. Herkes birbirine bir şekilde küsüyor. Ayrıca, taşıma suyla değirmen dönmüyor. Türkiye’de büyük ulusal şirketler sadece 3 büyük kulüp için çalışıyor. Antalya’da bugüne kadar ne olsa ADOPEN ve AGT gibi en büyük şirketlerimize gidildi. Bin civarı Bakanlık belgeli otelimiz var, fakat elini taşın altına koyan birkaç turizm grubu oldu. İnşaat firmalarımız çok öne çıkmıyor. Birliktelik zayıf olduğunda kentte ilk önce kültür, sanat, spor zayıflıyor, sonra ticaret zayıflıyor ve sonra da kent kaybediyor. Antalyalılık ruhu, Antalya kimliği üzerinde hep birlikte durmak zorundayız. Kent kültürü ve kimliği olmadan turizm ve ticaret sürekli gelişemez” dedi.