İhracat ve Yatırımda Yeşil Dönüşüm Riski
|TEPAV Program Direktörü Prof. Dr. Güven Sak, Türkiye’nin acilen Paris İklim Anlaşması’nı Meclis’te onaylaması gerektiğini söylerken, “Türkiye, Paris İklim Anlaşmasını onaylamazsa ihracatında maliyetler artacaktır” dedi.
Antalya Ticaret Borsası (ATB) ve Antalya Tarım Konseyi’nin (ATAK) işbirliğinde Dünya Gazetesi ve TEPAV’ın katkılarıyla Dünya Çevre Günü’nde “Sürdürülebilir Çevre İçin Üretim ve İhracatta Karbon Ayak İzi” başlıklı toplantı düzenlendi. Dünya Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ moderatörlüğünde gerçekleşen çevrimiçi toplantıya, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Program Direktörü Prof. Dr. Güven Sak, ATB ve ATAK Başkanı Ali Çandır, Cantek Group Yönetim Kurulu Başkanı Can Hakan Karaca konuk olarak katıldı.
İHRACATIN SEKTEYE UĞRAMAMASI İÇİN YEŞİL DÖNÜŞÜM ŞART
Borsa olarak 2021 yılında “sürdürülebilirliğe” odaklandıklarını kaydeden Ali Çandır, “Sürdürülebilirlikle ilgili farkındalık yaratmak için çalışmalar yürütüyoruz. Tarım toprağımızdan havamıza, suyumuza kadar bütün çevreye sahip çıkmak hedefimiz” dedi. Son yüzyıldır daha çok tüketmek, daha çok kazanmak için gelecek nesillerin kaynaklarının bugünden tüketildiğini söyleyen Çandır, bu yanlıştan dönülmesi gerektiğini vurguladı. Avrupa Birliği’nde yeşil mutabakatın temelinin 2009 yılında atıldığını anımsatan Çandır, ticaretin de bu yönde şekillendiğine dikkat çekti. Çandır, 453 milyonluk tüketici kapasitesiyle en önemli hedef pazarlarımız olan Avrupa Birliği’ne 2020 yılında 69 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdiğimizi belirtirken, “Toplam 169 milyar dolarlık ihracatımız içerisinde her geçen gün artan AB’nin payı yüzde 41.3’tür. AB’nin sera gazı emisyonu düşük ürünlerin ticaretine izin verme yönünde eğilimi var. Ticaretimizin, ihracatımızın sekteye uğramaması için önlemimizi geç kalmadan almalı, yeşil dönüşümü hayata geçirmeliyiz” diye konuştu.
ANTALYA 3. BAŞARI HİKAYESİNİ YEŞİL MUTABAKATLA YAZABİLİR
AB’nin önümüzdeki yıl karbon vergisini uygulamayı hedeflediğine dikkat çeken Çandır, karbon vergisiyle gümrüklerde ek maliyetle karşı karşıya kalınacağını kaydetti. Kamunun karbon aya izinde öncülük yaparak tüm sektörleri bu döneme hazırlanması gerektiğini söyleyen Çandır, “Yeşil mutabakatla ilgili ek maliyetler gelecek, buna şimdiden hazırlıklı olmalıyız. Sektörel hamleleri kamunun ve yerel yönetimlerin gücüyle harekete geçebilirsek Antalya, 1980’lerde turizmde, 1990’larda örtü altı tarımdaki başarı hikayesi gibi üçüncü başarı hikayesini yeşil mutabakatla yazabilir” dedi. Çandır, karbon ayak izini dikkate alarak üretim ve ticaretini şekillendiren firmaların ticaretteki avantajlarını anlattı.
TÜRKİYE GEÇ KALMAMALI
TEPAV Program Direktörü Prof. Dr. Güven Sak, Türkiye’nin yanı başında şekillenen yeşil ticaret bölgesinin NATO’dan sonraki en önemli yeniden yapılanma olduğunu söyledi. İklim değişikliğinin artık gündemin merkezine oturduğunu kaydeden Sak, 2019 yılı Aralık ayında AB’nin yeşil mutabakatı açıkladığını, 2020 Aralık ayında ABD’nin yeşil mutabakatı gündemine aldığını Türkiye’nin bu konuda geç kalmaması gerektiğini vurguladı.
PARİS İKLİM ANLAŞMASI BÜYÜME VE İSTİHDAMIN AYRILMAZ PARÇASI
Türkiye’nin G20 dönem başkanıyken 2015’te Paris İklim Anlaşmasını imzaladığını ancak Meclis’te anlaşmayı onaylamayan tek G20 ülkesi olduğuna dikkat çeken Sak, “Türkiye’nin zaman geçirmeden biran önce 2021 gündemine intibak için çaba harcaması gerekiyor. Yanı başımızda böyle bir bölge şekillenirken, ihracatımızın yüzde 60’ının gittiği G7 ülkeleri buna uyum sağlarken, bizim açımızdan yeni maliyetlere yol açacak bir durgunluk döneminin içerisindeyiz. Bundan bir an önce çıkmamız gerekiyor. Eskiden iklim değişikliğiyle ilgili adım atmak maliyet unsuru olarak görülüyordu. Ama şimdi büyüme ve istihdam gündeminin ayrılmaz parçası haline geliyor. Türkiye’nin bunun dışında kalması büyük eksiklik. Türkiye teknolojik değişime ve sıçramaya intibak edemez ise rekabet gücü kaybolur. Bu dönüşümün dışında kalınmamalıyız. Karbon emisyonu azaltılması için ekonomik program hazırlamalıyız. Türkiye, bu konuda bölgede lider olmak istiyorsa talepte bulunmalı. Orta ve uzun vadeli kalkınma programları yapmalı. Hangi bölgede hangi teknolojik sıçramayı yapacak programlar yapılmalı. Çünkü her il, her ilçe farklı etkilenecek” diye konuştu.
DÜNYA BANKASI FİNANSMANINDA İKLİM ŞARTI
Türkiye’de bazı bankaların, termik santral projelerini finanse etmeme yönünde kararlar aldığını, Dünya Bankası’nın 2023’ten itibaren Paris İklim Anlaşmasına uymayan projeleri finansa etmeyeceğini açıkladığını, Avrupa Yatırım Bankası’nın finanse edeceği altyapı projelerinde karbon emisyonlarını azaltma hedefini aradığını belirten Güven Sak, yeşil dönüşümün önemini vurguladı. Sak, İklim Anlaşmasının 2050 hedeflerinde tarımda kimyasal pestisit kullanımının yüzde 50 azaltılması, gübre kullanımının yüzde 20 azaltılması, gıda atığının yarı yarıya azaltılması, su ve toprak yönetimiyle ilgili maddelerin bulunduğunu kaydederken, teknolojik olarak buna uyum sağlamamız gerektiğini vurguladı.
İKLİM KİRİZİNDE ÜRETİM MODELLERİ DESTEKLENMELİ
Cantek Group Başkanı Can Hakan Karaca, insanların gıda alırken sağlıklı olması, yerelde üretilmesi, çevreyi kirletmeden üretilmesine dikkat ettiğini belirtirken, bitki fabrikalarının tam da bu beklentiye yönelik hazırlandığını kaydetti. Gelişmiş ülkelerin çevreci figürlerle üretilmiş, kalıntı olmayan, suyu az kullanan, atığı çevreye bırakmayan, böcek öldürmeyen, dar yerlerde gıda üretmek istediğini belirten Karaca, bu beklentileri karşılayan yüzde 100 yerli bitki fabrikasını Antalya’da hayata geçirdiklerini anlattı. Karaca, bitki fabrikalarında her türlü ürünün üretilebildiğini söylerken, 20-30’da bir arazide eşdeğer miktarda bitkinin üretilebildiğini kaydetti. Türkiye’de gıdanın uygun fiyatla ve kaliteli üretildiğini söyleyen Karaca, “Yerli ve milli bir alternatif olarak dünyaya bitki farikalarını satmak üzere projemizi geliştiriyoruz” dedi.
Son yüzyılda yarım derece artan sıcaklığın, önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde yarım ile 1.5 derece arasında artacağının görüldüğünü belirten Karaca, “Pandemiden sonra karşılaşacağımız en büyük kriz küresel iklim krizi olacak. Stratejik olarak tarımda da buna hazırlanmak gerekiyor. Hükümet bunu gündemine alıp gerekli yatırımları desteklemeli. Bitki fabrikaları Tarım Bakanlığı’nın literatürüne girmeli ve destekleme programlarına alınmalı” diye konuştu.