Doç. Dr. Cihat Yaycı: On yıl sonra Türkiye nüfusunun % 30’u göçmenler olacaktır

Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD) 2024 yılı faaliyet dönemi 12. Olağan Toplantısının konuğu İstanbul Topkapı Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi, Emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı oldu. Yaycı “Mavi Vatan ve Sığınmacı-Düzensiz Göçmen Sorunu” konu başlığı ile Mavi Vatan politikalarının önemine değinerek, deniz yetki alanlarının korunması ve komşu ülkelerle olan deniz anlaşmazlıklarının güncel durumu ve sığınmacı ile düzensiz göçmen sorununu ele aldı ve ekledi; “Bu konular, sadece ülkemiz için değil, bölgesel ve küresel istikrar açısından da büyük önem taşımaktadır” ifadesini kullandı.

“Türkiye’de algılar, olguların önüne geçiyor”

Çizdiği Mavi Vatan haritasını Atatürk’ün gözlerinden esinlenerek ortaya çıkardığını ifade eden Yaycı; “Ben bir Atatürkçüyüm. Atatürk’ü içselleştirmiş biriyim. Öyle gardırop Atatürkçülerine benzemem. Onlara da çok kızarım.Benim konum Mavi Vatan ve Sığınmacılar meselesi. 2022 yılında yaklaşık 22 senelik bir çalışma sonucunda, Türkiye’deki uluslararası kitap basmaya yetkili tek üniversite olan İstanbul Üniversitesi’nden onaylı, uluslararası bilimsel kitap “Mavi Vatan Doktrini” çıktı. Mavi Vatan dediğimiz şey ilan edilmiş ya da ilan edilmesi mümkün olan deniz yetki alanlarıdır. Bu haritayı çizmek benim 22 yılımı aldı. Türkiye’de bu haritayı çizebilecek insan yok. Çünkü Türkiye’de bunun eğitimini almış insan yok. Ben de bu konuya kafayı bu kadar takmamış olsaydım, Türkiye’nin şu an bir ‘Mavi Vatan Haritası’ olmazdı” dedi.

“Kariyerimi kimsenin eline bırakmadım, oyuncak etmedim”

Hayatını nitelikli öğrenci yetiştirmeye adadığını ifade eden Yaycı; “İstifa mektubum internette de mevcuttur. İstifa mektubunun sonunda şu yazıyordu ‘Ben bundan sonra her platformda Türk milletine hizmet etmeye devam edeceğim ve genç yetiştireceğim.’ Sonra genç yetiştirme işine kendimi adadım. Ben bu haritayı çizebilecek gençler yetiştirmek için, YÖK Başkanıyla görüşerek, “Deniz Siyaseti ve Stratejileri” isimli bir Yüksek Lisans bölümü açtırdım. Topkapı Üniversitesi’nde bu bölümde öğrenciler yetişiyor. İstifa ettiğim günden beri bu bölümde öğrenciler yetiştirdim. Artık denizlerimiz emin ellerde ve daha güvenli olacak.” diye konuştu.

“Mavi Vatan’ın üç babası var; Oğuz Kaan, Barbaros Hayrettin Paşa, Atatürk”

Yaycı; “Devlet denizde büyür. Bana bir tane bile gösteremezsiniz ki, denizde büyümeyip de cihan devleti olsun. Örneğin İngiltere yüz ölçümü olarak Türkiye ile kıyaslandığında Türkiye’den daha az yüz ölçümüne sahiptir. Fakat denizde büyümüş bir ülkedir. Osmanlı’da denizde büyüyerek Cihan devleti oldu. Denizden koparıldığı için de küçülerek parçalandı.

Türkiye’nin de parçalanması donanma yoluyla denizden yapılmaya çalışıldı. Bu yüzden FETÖ kumpas davasında neden denizciler hedef alındı diye sorarsanız sebebi, devletin parçalanması ve güçsüzleştirilmesi içindir.” dedi.

Mavi Vatan Haritasının en büyük babasının Atatürk olduğunu belirten Yaycı konuşmasını şu şekilde sürdürdü; “Atatürk Mavi Vatan Haritasının en büyük babası, ne diyor Atatürk; ‘Denizciliği Türk’ün büyük ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.’ Atatürk’ün bu öğretisi ışığında ortaya çıkmıştır Mavi Vatan Haritası.”

“Türkiye bir deniz ülkesidir”

Türkiye’nin sınırları ile ilgili bilinen yanlışlar üzerinde duran Yaycı konuşmasına sınır güvenliğinin önemini vurgulayarak devam etti. “Sorduğumuz zaman herkes Türkiye’yi 3 tarafı denizlerle çevrili bir yarımada ülkesi olarak tanımlayacak. Fakat öyle değil, haritaya iyi bakmak lazım. Türkiye iki yarımada ülkesidir, Anadolu yarımadası ve Trakya yarımadası. Anadolu’nun da Trakya’nın üç tarafı denizlerle çevrilidir. Dolayısıyla Türkiye denizlerle çevrili iki yarımada ülkesidir. Dünyada da eşi benzeri yoktur. Biz ülkemizin bir parçasından diğer parçasına geçmek için deniz geçmek zorundayız. Nüfusumuzun %70’i deniz kıyısında yaşamaktadır. Hudutlarımızın toplam uzunluğu 11.000 kilometredir. Bunun 8.800’ü denizdir. Yani biz tam bir deniz ülkesiyiz. Ama bundan güzel bir şekilde istifade edemiyoruz.”

“Ortadoğu’da haritalar yeniden çizilecek”

Yaycı, Türkiye’nin bir savaş çemberinin ortasında kaldığına dikkat çekerek; “İsraillilerin Filistinlilere uyguladığı bir soykırım var. Orada da bir ateş çemberi var. Gazze’de bir kıvılcım yakıldı bu kıvılcım ateş topuna çevrildi, bütün Ortadoğu’ya yuvarlandı ama yönü Türkiye. Bir konuşmamda şöyle dile getirmiştim; ‘Ortadoğu’da haritalar yeniden çizilecek, İsrail büyüyecek, Lübnan ve Suriye’den toprak alacak, Suriye’de de PKK’nın kontrol ettiği alanla birleşerek dolaylı olarak Türkiye’ye komşu olacak. Türkiye çok dikkat etmeli kafasını Gazze’den çıkarmalı’ demiştim. Çünkü Netanyahu ve Biden bir konuşmasında “Artık Ortadoğu’da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” demişti. Bu adamlar Gazze’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak demedi Ortadoğu’da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak dedi. Bu çok önemli bir noktadır. Türkiye çok sağlam adım atmalıdır ve hepimizin de çok uyanık olması gerekir.” dedi.  

“Yalvarıyorum! Ottowa Sözleşmesi’nden çekilin.”

Mayınların kaldırılmasından sonra Irak bölgesinde ilk PKK terörünün başlamasından, Iraktan sonra Suriye sınırından kaldırılan mayın bölgesinden kaçak göçmenlerle birlikte terör örgütünün de ithal edildiğine dikkat çeken Yaycı; “Sığınmacı sorunu gerçekten çok tehlikeli. Türkiye’ye son dönemde Afrika ülkelerinden, Suriye’den, Irak’tan, Pakistan’dan, Gürcistan’dan, Ermenistan’dan, Rusya’da, Ukrayna’dan, İran’dan, her taraftan sığınmacının haricinde düzensiz göçmen yani kaçak geliyor. Bunun sebebi “Ottowa Sözleşmesi”dir. Kara mayınlarının temizlenmesi sözleşmesi. Ben görevdeyken itiraz etmiş, bu sözleşmenin tehlikeli olduğunu, anlaşmadan çekilmemiz gerektiğini söylemiştim. Çekilmeyeceksek bile temizlik yapmamamız gerektiğini söylemiştim. Sığınmacı olayının asıl sebeplerinden bir tanesi budur. Hepsi uzun vadede hazırlanmış bir projedir. Bu sözleşmeyi masaya getiren ülke Amerika dahi, sözleşmeye imza atmazken, Türkiye sözleşmeyi imzalıyor. Irak sınırından başlayarak mayınlar temizlenmeye başlanıyor, mayınlar temizlenince Irak savaşı çıkıyor. Daha sonra Suriye sınırındaki mayınlar temizleniyor ve buna paralel Suriye savaşı çıkıyor. Temizlenen mayınlı bölgelerden kaçak göçmenler ülkeye girmeye başlıyor. Şimdi ise mayın temizliği İran ve Ermenistan sınırında yapılıyor.” diyerek Ottowa Sözleşmesi’nin sebep olduğu yıkıcı etkilerin altını çizdi.

“Uluslararası hukukun sığınmacılar hakkında bizi yükümlü kıldığı tek konu canlarını korumak”

Yaycı konuşmasına sığınmacı sorunun önemli noktalarına değinerek devam etti;

“Sağlık Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler ‘in verilerine göre, 2010’da Türkiye’deki kayıtlı sığınmacı sayısı 18.088’dir. 2024’te ise 3.000.600 kayıtlı sığınmacı sayısına ulaşılmıştır. Ki bu rakamın kesinlikle gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum. Sadece 14 yılda bir ülkede sığınmacı sayısı oranı %20.000 artabilir mi? Devletin 100 yıllık gidişatı bir anda bozuluyor.” Sığınmacı olarak gelen yabancı vatandaşların orantısız üreme politikasına dikkat çeken Yaycı, Türk vatandaşlarının doğum oranlarıyla, sığınmacıların doğum oranlarının farklarını ortaya koydu. “Göç akınları devletleri yıkma silahı olarak kullanılıyor. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre bir Suriyeli kadın sığınmacı ortalama 5.3 oranında çocuk doğuruyor. Türk vatandaşlarının doğum oranı ise 1.92. Türkiye’deki durumun tehlikesinin farkında mısınız? Bu veriler ışığında Türk vatandaşı bir kadın yarım çocuk doğuruyor, dışarıdan gelen sığınmacı 5. 3 oranında çocuk doğruyor ise 10 sene sonra Türkiye’nin nüfusunun %30 u sığınmacı kökenli olacak. Türk vatandaşlarının sıra beklediği hastanelerde 2017’den bu yana hizmet alan Suriyeli sayısı 1.307.000, ameliyat sayısı 1.112.000, aşılama miktarı 3.215.000, Suriyelilerin polikliniklere başvuru sayısı 97.000.000, yatakta tedavi olan 3.000.000, okul çağındaki sığınmacı çocukların sayısı 1.000.000, eğitim alabilen sığınmacı çocuk sayısı 620.000, üniversitede eğitim alan sığınmacı çocuk sayısı 17.000. Bu rakamlar sağlık ve sigorta sistemimize korkunç bir yük getiriyor. Türk vatandaşı sigortası yok diye sürünürken sığınmacılar bizim vergilerimizle sağlık sistemimizden faydalanıyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’deki gibi bir uygulama olmamıştır. Sığınmacılar tüm ülkelerde kamplarda tutulur. Devletin vatandaşlarıyla birlikte yaşamaz. En fazla kayıtlı sığınmacının olduğu 193 ülke arasında Türkiye bir numara. 10 yıl sonra Türkiye nüfusunun % 30’unu göçmenler oluşturacaktır.”

“Asrın gayri resmi kitlesel imha silahı; Sığınmacılar”

Sığınmacı akınlarıyla bir devletin nasıl imha edildiğini anlatan Yaycı; “Bir devlet istilalarla, konvansiyonel olmayan silahlarla göç ile imha edilebilir. Verdiği zarar uzun vadede yok edici. Fark edildiğinde ise çok geç. İş bitmiş oluyor. Bundan dolayı Türkiye’yi, 3 k olarak açıklıyorum ben “karmaşa, kargaşa ve kaos” ortamına neden olacak en önemli enstrüman sığınmacılardır.” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Toplantı soru ve cevapların ardından, ANSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Özbek’in toplantının başkanlığını yapan ANSİAD Üyesi, Multi Tohum Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ülger ile Emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı’ya günün anısına Antalyalı Seramik Sanatçısı Tufan Dağıstanlı’ nın seramik kuşlarından birisini hediye etmesinin ardından sona erdi.

Yorum Ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir