Tecrübeler Referans Olmaktan Çıktı
|Cansen Başaran-Symes, “Geçmiş tecrübelerimiz geleceği öngörebilmek için referans olmaktan çıktı.”
Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD) 2019 faaliyet yılı 16’ncı Olağan Toplantısı Akra Hotel’de gerçekleştirildi. Toplantı Başkanlığını ANSİAD Geçmiş Dönem Başkanı, Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Koppert Biyolojik Mücadele ve Polinasyon firması sahibi Ali Eroğlu’nun gerçekleştirdiği toplantının konuğu, Allianz Sigorta A.Ş. ve Allianz Hayat ve Emeklilik A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı & TÜSİAD Eski Başkanı Cansen Başaran-Symes oldu. “Çok Boyutlu Küresel Dönüşüm Rüzgarları” konusunun konuşulduğu toplantıya, ANSİAD üyesi iş insanları ve çok sayıda misafir katıldı. Dünyanın büyük bir dönüşüm içerisinde olduğunu, küresel dönüşüm rüzgarlarının çok güçlü estiğini söyleyen Cansen Başaran-Symes, “Geçmiş tecrübelerimiz geleceği öngörebilmek için referans olmaktan çıktı. Ekonomiden jeopolitik dengelere, hiçbir şey önceki gibi değil artık. Her şey değişebilir. Giderek bireyselleşen bir dünyada ait olma biçimleri de dönüşüme uğruyor” dedi.
DENGELER DEĞİŞİYOR
Küresel dönüşümün 90’lar kadar iki kutuplu bir dünyada yaşanmadığına dikkati çeken Başaran-Symes, “Dünya yerini çok kutuplu ve oldukça karmaşık bir yapıya bırakmış durumda. Küresel çapta eski hegemonyalar biterken, yeni güç merkezleri beliriyor, mevcut bloklar hızlı şekilde biçim değiştiriyor” diye konuştu. TÜSİAD Dış Politika Forumu tarafından hazırlanan ‘Uluslararası Sistem ve Kurallara Dayalı Dünya Düzeni; Çok taraflı denge arayışları’ raporuna değinen Başaran-Symes, “Küresel rekabette giderek ön plana çıkan teknolojik inovasyon gücünün, bilgi toplumu, bilimsel bilgi birikimi, yetişmiş insan gücü ve bunlara ayrılan kaynaklarla doğrudan ilişkili olduğu, yumuşak gücün ise, karşı tarafı kuvvete başvurmaksızın kendi isteğiyle yanına çekebilme yeteneği olduğu vurgulanıyor” dedi. Çok kutuplu rekabet yapısında kutupları oluşturmaya aday ülkeler AB, ABD, Çin ve Rusya olduğunu kaydeden Başaran-Symes, “Bu aktörlerin farklı yetenekleri aynı düzlemde eşit olarak dağılmadığından, yeni düzen asimetrik birçok kutupluluğa doğru gidiyor” diye konuştu.
EKONOMİ HUZURSUZ
Günümüzde ülke ekonomilerinin teknolojik inovasyon gücü ve yumuşak güce ne kadar bağımlı olduğunu gün be gün deneyimlendiğini kaydeden Başaran-Symes, “Türkiye’nin çevresindeki jeopolitik gelişmeler de bunun canlı örneği. Ekonomide, gelir dağılımında eşitsizlik sorunu, ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşları, küresel büyümede görülen yavaşlama, belirsizlikler, çalkantılar ve daha birçok ciddi sorun karşısında bugün dünya ‘yama’ niteliğinde çözümlerle sonuç almaya çalışıyor” dedi. Kompleks sorunlara basit çözümler getirilmeye çalışıldığını dile getiren Başaran-Symes, “Halbuki bu sorunlarla ve risklerle başa çıkmada da yeni yaklaşımlar gerekiyor. Ekonomi şu anda giderek artan bir şekilde huzursuz, büyüme ise ‘istikrarsız’ görünüyor” diye konuştu. Bazı sektörlerde ve bazı ülkelerde, özellikle de yüksek borçlanması olan ve bu borçlanmayı yerel para birimlerinde yapmamış olanların dikkatle izlenmesi gerektiğini dile getiren Başaran-Symes, “Hepsi birer risk oluşturuyor. Ekonomilerin çoğu finansal piyasalardaki rahatsızlıktan dolayı aşağı yönlü risklere karşı savunmasız ve ticaret politikalarında artan gerilim ekonomileri daha da yavaşlatıyor” dedi.
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER RİSK OLUŞTURUYOR
2020 yılında aşağı yönlü revizyonların gelişmekte olan ülkelerden geldiğine dikkati çeken Cansen Başaran-Symes, “Mevcut ekonomik konjonktüre baktığımızda bu hassas süreçte yanlış politikalardan kaçınmak ve riski hiç olmadığı kadar doğru yönetmek gerekiyor. Biliyorsunuz IMF
küresel büyüme tahminlerini yeniden düşürdü, 2019 büyüme tahminini % 3,2’den % 3 seviyesine çekti. 2020 tahminleri ise % 3,5’ten % 3,4’e indi” diye konuştu. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)’nin, Türkiye’nin 2019 ve 2020 büyüme tahminlerini yükselttiğini dile getiren Başarn-Symes, “Türkiye için 2019 ekonomik büyüme tahminini -% 0,3’ten + % 0,3’e, 2020 tahminini ise % 1,6’dan % 3’e yukarı yönlü güncelledi. OECD, küresel çaptaki tahmininde % 2,9 ile küresel krizden bu yana en yavaş büyümeye dikkat çekti” dedi. 2020 yılı ABD büyüme tahmini yukarı yönlü iken Euro bölgesinde de hafif bir aşağı yönlü revizyon söz konusu olduğunu belirten Başaran-Symes, “Mevcut belirsizlikler ve küresel gelişmeler iş dünyasını ve tüketici güvenini olumsuz yönde etkileyerek yatırım kararlarının askıya alınmasına yol açıyor. Negatif faizlerin Avrupa’da hane halkı gelirlerine olumsuz yansıdığına ve yaşlanan nüfusla birlikte tüketimde de durağan bir seyire yol açtığını görüyoruz. Uzmanlar özellikle Avrupa’da düşük faizlerin ve bol likiditenin büyümeyi destekleyici etkisinin sınırına ulaşıldığının da altını çiziyor” diye konuştu.
700 MİLYAR DOLAR GELİR KAYBI
ABD ile Çin arasındaki ticaret anlaşmazlığının küresel piyasalarda, teknoloji üstünlüğünü sağlamak için yapılan soğuk savaş ve mevcut ticari gerginliklerin gelişmekte olan ülkeleri de olumsuz etkilediğini dile getiren Başaran-Symes, “IMF’in araştırmasına göre ticari anlaşmazlıklar 2020’de 700 milyar dolar milli gelir kaybına yol açabilir, bu rakam, küresel milli gelirin % 0,8’ine karşılık geliyor” dedi. 2008 ile 2017 arasında İngiltere, ABD, AB ve Japonya merkez bankaları küresel ekonomiye 10 trilyon dolar aktardığını belirten Başaran-Symes, “Bu paralar ise maalesef verimlilik artışı için kullanılmadı. Gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akışı küresel çapta düşük faiz oranlarından olumlu etkilenebilir ancak bu olumlu etkinin boyut ve zamanlaması küresel ticaret ve jeopolitik alandaki gelişmelere bağlı olacak gibi görünüyor” diye konuştu.
ALTERNATİF YATIRIMA YÖNELDİLER
ABD’de 12 trilyon dolarlık piyasa büyüklüğüne ulaşan ve son iki yılda yaklaşık % 40 artış yaşayan yeşil bonolar olduğunu belirten Başaran-Symes, “Son dönemde gelişmiş ülkelerde finansal sermaye, ESG (Environmental, Social, Governance) ve SRI (Socially Responsible Investing) olarak da adlandırılan, çevreye duyarlı ve sorumlu yatırım araçlarının dahil olduğu bazı alternatif yatırım sınıflarına yönelmeye başladı. Evet, gerçekten de politika yapıcılar ve piyasalar artık iklim değişikliğini çok daha fazla ciddiye almaya başladı” dedi. Her yeni dönem, kendine özel yeni kavramları yeni fırsat ve riskleri de beraberinde getirdiğini dile getiren Cansen Başaran Symes, sözlerini şöyle sürdürdü; “Uzun yıllardır ekonomi alanında en saygın uzmanlardan olan Osman Ulagay’ın 13 Kasım tarihli köşe yazısından bir alıntı paylaşmak istiyorum. ‘İyimser hikayeye inananlar, dünya ekonomisindeki ve ticaretindeki duraklamanın en önemli nedeni olan ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşının uzlaşmayla sonuçlanacağını, bunun uzantısında dünya imalat sanayiinde gözlenen ciddi gerilemenin duracağını ve gerileyen özel sektör yatırımlarının canlanacağını, şirket karlarının da 2020’de yeniden artışa geçeceğini” umuyor. Ve 2020 yılının, karamsar hikayeye inananların resesyon beklentilerini boşa çıkaracak bir yıl olacağı beklentisindeler. Ancak, küresel ekonomi için iyimser hikayeler yazarken acele etmemek gerektiğini savunanların da olduğuna dikkat çeken Ulagay’ın vurguladığı gibi: ABD-Çin ticaret savaşının mutlu sona varacağını varsaymak için erken olduğunu düşünenler de hayli fazla.”
PAYDAŞ KAPİTALİZMİ
Ülke ekonomileri çalkantılı küresel ortamda yön bulmaya çalışırken bir yandan da ortaya çıkan fırsatları değerlendirmek ve risklerden kaçınmak için olağanüstü bir çaba harcadığını dile getiren Başaran-Symes, “Bugün de yeni fırsatlar ve yeni riskler ortaya çıkıyor. Gündeme çözüm arayışlarını formüle eden yeni kavramlar ekleniyor” diye konuştu. Davos Zirvesi’nin ekonomi temasının bu yıl ‘Paydaş Kapitalizmi’ başlığında toplanacağını kaydeden Başaran-Symes sözlerini şöyle sürdürdü; “Küresel ekonominin nabzını en iyi tutan, ekolojiden teknolojiye ve jeopolitiğe, ekonomiyi etkileyen birçok alanda dünyanın gündemini belirleyen Davos Zirvesi, bu yıl katılımcılarını “Bir arada ve sürdürülebilir bir dünya için paydaşlar” başlığı altında bir araya getirecek. 2020 Ekonomi Zirvesinde gündemin ana teması bu yıl ‘Paydaş Kapitalizmi’. Paydaş kapitalizmi, ortak çözümlere paydaşlar olarak herkesin birlikte el atmasını öngören yeni çözüm önerilerini ifade ediyor. İklim Değişikliği ve Küresel ısınma da diğer yandan gündemde olan sıcak konu başlıklarından biri.”
ÇEVİK OLMAK VE HIZLI KARAR ALMAK
OECD tahminlerine göre önümüzdeki 15-20 yılda işlerin ortalama yüzde 14’ünün yüksek otomasyon riski altında olduğunu belirten Cansen Başaran-Symes, “İstisnasız her alanda ‘olmazsa olmaz’ değerinde olan dijital dönüşüm, potansiyelimizi kullanmayı yıllarca beklemeye izin vermeyecek kadar dinamik. Şirketler ve karar vericiler hızlı olmak ve eyleme geçmek zorunda” dedi. Stratejinin, bir planlama süreci olmaktan öte, bir yaratma süreci olduğunu dile getiren Başaran-Symes, “Hepimizin sorması gereken en önemli soru da şu: Devrim yaratacak stratejimiz var mı? Varsa, kurumumuz bu stratejiyi uygulayabilecek yetenekleri çekebiliyor mu? Bunun yanıtı evet ise, peki, bu yetenekleri elde tutabiliyor mu? Strateji, geleceğe dönük öngörüler yapmak değil, sağlıklı öngörüler doğrultusunda geleceği yönlendirebilmektir. Strateji, değişime liderlik etmektir” diye konuştu. Kurumlarda çevik yaklaşımın önemine değinen Başaran-Symes, “İşletmeler bu hızlı değişim ve belirsizlik döneminde çevik olmanın, hızlı karar almanın ve bu kararları hızlı ve doğru şekilde hayata geçirebilmenin önemini çok daha iyi fark ediyor” dedi.
KAÇINILMAZ KOŞULLARDAYIZ Ulaşmak istediğimiz bilgiye dijital asistan uygulamaları sayesinde akıllı telefonumuz üzerinden konuşarak hızla ulaşabildiğimizi kaydeden Başaran-Symes, “Kurumların operasyonel verimliliğini en üst düzeye çıkartan robotik süreç otomasyonu, çalışma ve üretim biçimlerini hızla değiştiriyor. Nesnelerin İnterneti hızla gelişiyor ve beklenen gerçek değerini ortaya koymaya başlıyor” diye kouştu. Antalya’nın turizm merkezi olmasının yanında, önemli bir tarımsal üretim merkezi olduğunun altını çizen Başaran-Symes, “Bazılarımız tarım sektörünün dijital dönüşüme dirençli olduğunu düşünebilir ancak tarımsal faaliyetler alanında da çok ciddi bir değişim ve dönüşüm söz konusu. Nesnelerin interneti teknolojileri, toprak analizleri, geniş tarım alanlarının uzaktan kontrolünü ve acil durumda önlem alınmasını sağlayan sistemler, gelişmiş ve hassas sensörler, veri analitiği ve robotik tarım araçları ile tarımsal verimlilikte çok büyük fark yaratıyor. Ülkemizin buna çok ihtiyacı var” dedi. İşbirlikçi ve ortak kaynaklarda birbirine yaslanarak yaşamayı öğrenecek yepyeni bir dünya hayal ettiğini belirten Başaran-Symes, “Evet, hepimiz yeni dünya düzenine hazırlıklı olmalıyız. Yakın zamanda en yetkin eserlerden biri olan ‘After Europe’u yazmış olan ünlü Bulgar düşünür Ivan Krastev’in belirttiği gibi, “düşünülemez olanın bir süre sonra kaçınılmaz hale geldiği koşullardayız” diye konuştu.