Buğdayı Tanımaya Başladığınızda Ekmeği De Tanımış Olursunuz

Akra Talksa bu kez Slow Food konviniyumu olan Fikir Sahibi Damaklar’ın kurucusu, aşçı ve besin aktivisti Defne Koryürek ve tam 17 senedir müdavimlerine, sahibi olduğu Kantinde İstanbul mutfağının birbirinden güzel lezzetlerini sunan şef Şemsa Denizsel konuk oldu. Slow Food Antalya ve ATSAV işbirliğinde Akra Urban Social Loungeta gerçekleştirilen  Türkiyede yerel gastronomiye yön verenler isimli söyleşi dizisine katılan konuklar, kendilerine gelen tüm soruları cevaplayarak, katılımcılara keyifli bir gün yaşattı.

 Lüks otel pazarındaki misyonunu sayılara odaklı turizm anlayışının ötesine taşıyan Akra’nın deneyim ve duyguları öne çıkartan etkinliği Akra Talks’un geçtiğimiz günkü konukları, Slow Food konviniyumu olan Fikir Sahibi Damaklar’ın kurucusu, aşçı ve besin aktivisti Defne Koryürek ve tam 17 senedir müdavimlerine birbirinden güzel lezzetler sunan şef  Şemsa Denizsel oldu. İkili, Slow Food Antalya ve Antalya Tanıtım Vakfı (ATAV) işbirliğinde Akra Urban Social Lounge’ta gerçekleştirilen sohbete gelen konukların tüm sorularını cevaplayarak, katılımcılara keyifli bir gün yaşattı.

Kervan ve Yol

Türk mutfağında ‘Slow Food’ hareketinin önemine değinerek konuşmasına başlayan Defne Koryürek, “Konviviyumu kurarken Slow Food’un tam da kafamdaki soruları soran bir hareket olduğunu fark ettim. Biraz kervan ve yol durumu aslında. Slow Food’un yerel lezzetler, kaybolan tatlar haz noktasında aktivist konuma geçişi paralel olunca, yollarımız da çakışmış oldu. Evet, bugün bunları bir Slow Food lideri olarak konuşuyorum belki ama bir Slow Food lideri olmasaydım da eğer emin olun yine bunları konuşuyor olurdum. Çünkü ben her şeyden önce bir anneyim” dedi.

Buğdayı tanırsanız, ekmeği de tanırsınız

Kadınların evlerindeki gıdalara hakim olması gerektiğini de sözlerine ekleyen Koryürek, kadınların işin ucunu bırakmalarıyla beraber her gün gerek gıda gerekse de çocuklarımızın sağlığı açısından bozulmalar gözlenmeye başladığını da dile getirdi. Koryürek konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Siz eğer buğdayı tanımazsanız, aldığınız ekmeği de tanıyamazsınız. Şu bir gerçek ki, biz tarifli bir toplumuz. Bu kapsamda gıdanın garantisini de öncelikle sorumluluk sahibi olan kişilerin söylemesi gerekiyor. Unutmayın ki kırsaldaki üretilenle şehirdeki tüketim koptuğunda doğayla da kopmuş olursunuz. Gıdanın geri planına bakmamaya devam ettiğimiz sürece güvenlik diye bir şey kalmaz. Siz ne zaman ki yediğiniz gıdanın arkasındakileri tanımaya başlarsanız işte o zaman o gıdanın da garantisi olur. Güvenceyi bazı yerlerde kurumlara bırakacağız evet ama arka planı da araştıracağız. Üreticiyi tanımak her zaman bireylere artı bir değer kazandırır. Bu nedenle Kafi’yi bilmek çok önemlidir.”

Esas para gıdaya harcanıyor

Gıdayı her şeyden daha çok önemsediğini söyleyen Koryürek, “Ayakkabıma para harcamayabilirim. Senelerce bir ayakkabıyı tamir ettirip giyebilirim de. Ama esas para gıdaya harcanmak zorunda. Organik olanı mutfağına sokamıyorsan o zaman da iyi tarım ürünlerine harcanmak zorunda. Bizler gıdamızın üretim ya da tezgaha geliş sürecine dair hiçbir şey bilmeyen tüketicileriz. Ekonomik sistem de bunu gerektiriyor zaten. Daha fazla domates üretilsin ve her an satılsın der gibi…” dedi.

Elimizdeki malzemeye kıymet vermiyoruz

İsrafın hayatımızın her alanında olduğunu söyleyen şef Şemsa Denizsel ise “Ver oradan 2 kilo elma” demeyi bırakmadığımız sürece israfın önüne geçemeyeceğimizi belirtti. Bireylerin 1 tane mandalina almaktan utanmaması gerektiğini söyleyen Denizsel; “Aslında ev ekonomisi mantığı, lokanta ekonomisi mantığıyla birebir örtüşmektedir. Biz elimizdeki malzemeye kıymet vermiyoruz. Mutfaklarımıza giren malzemelerin nereden, nasıl geldiğini ise hiç bilmiyoruz. Ever, her şeyi bilmemize imkan yok ama çaba göstermemiz gerekiyor. Ben insan beslemeyi sevdiğim için yemek pişiririm. Çünkü insanın kendine yemek pişirmesi inanın müthiş bir keyiftir” dedi.

Yorum Ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir