Antalya’da Kadın Yoksulluğu dikkat çekici boyutta

Antalya Genç İş İnsanları Derneği (ANTGİAD) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nü unutmadı. Derneğin olağan toplantısına Akdeniz Üniversitesi Ekonometri Bölümü öğretim üyesi ve Kadın Çalışmaları ve Toplumsal Cinsiyet Araştırma ve Uygulama Merkezi (KATCAM) yönetim kurulu üyesi Doç.Dr. Mehmet Zanbak konuk oldu. Zanbak, toplantıda “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Çok Boyutlu Kadın Yoksulluğu” konulu bir sunum gerçekleştirdi.

Toplantının açılışında bir konuşma yapan ANTGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Osman Sert; “Özellikle Türk kadınını tanımlarken merhamet, şefkat, sevgi ve fedakârlığın sembolü olduklarını hep belirtiriz, hatta Türk kadınlarının tarih boyunca istiklal ve istikbal mücadelelerinde daima en ön safta yer aldıklarını ve kimi zaman devletin kuruluşunda, kimi zaman da vatanın kurtuluşunda görev üstlenen kahraman kadınlarımızı yad ederiz.

Dünyanın birçok yerinde kadına Seçme Seçilme Hakkı verilmemişken, 5 Aralık 1934 yılında kadınlarımıza bu imkân tanınmıştı. Bu hakkın verilmesinde önderlik eden Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK, kadınlarımız hakkında “Bir toplum aynı gayeye bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse ilerlemesine ve medenileşmesine teknik bakımdan imkân, ilmi bakımdan da ihtimal yoktur.”

Bu vizyonun en önemli takipçisi ve O’nun değerlerine sonuna kadar sahip çıkan; Antalya Genç İş İnsanları Derneği olarak bizler kurulduğumuz günden bugüne ilkelerinden sapmadan çalışmaya, üretmeye ve katma değer sağlamaya devam ediyoruz. Bugünkü konumuz Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılında Çok Boyutlu Kadın Yoksulluğu. Antalya Genç İş İnsanları Derneği kadın erkek eşitsizliği üzerine çalışmaları farkındalıkları artıran bununla ilgili çözüm üretmeye çalışan bir dernek olmaya devam edecektir.

Bugün bu çalışmamızda olduğu gibi kadınlarımız ile özdeşleşen az önce belirttiğim merhamet, şefkat, sevgi ve fedakârlık gibi timsal kelimelerinin yanına asla ama asla şiddet ve yoksunluk kelimelerinin yerleşmelerine müsade etmeyeceğimizi belirtmek ve tüm kadınlarımıza yine Mustafa Kemal ATATÜRK’ün şu sözleriyle seslenerek, konuşmamı sonlandırmak isterim; “Ey Kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın” dedi.

KADINLARIN YARIDAN FAZLASI YOKSUL

Toplantıda daha sonra Doç.Dr. Mehmet Zanbak 2020-2021 yılları arasında Akdeniz Üniversitesi’nde yürütücüsü olduğu, TÜBİTAK tarafından desteklenen ve “Antalya’da Kadın Yoksulluğu: Çok Boyutlu Yoksulluk Üzerine Ekonometrik Bir Analiz” başlığını taşıyan projenin bulgularını paylaştı.

Zanbak, projenin Antalya’da yaşayan kadınların yoksulluğunu, gelir temelli parasal yaklaşımlar dışında, çok boyutlu bir analiz yöntemiyle ortaya çıkarılmasını ve buna ilişkin politika önerilerini sunmayı hedeflediğini söyledi.

Zanbak’ın sumunda öne çıkanlar şöyle;

“Gelişmekte olan ülkelerde kadınların önemli bir çoğunluğunun dezavantajlı konumda yer alması, analiz odağını kadınlara yöneltmiştir. Bu amaç ve hedefler doğrultusunda Antalya’da yaşayan kadınların yoksulluklarının çok boyutlu olarak ölçülmesi için 2020 yılının Eylül ayında 5 ilçede (Döşemealtı, Kepez, Muratpaşa, Konyaaltı, Serik), 400 çalışan ve evli kadınla yüz yüze görüşme yöntemiyle 82 sorudan oluşan bir anket uygulanmıştır. Bu doğrultuda kadınların fiziksel ya da psikolojik şiddete maruz kalmalarından dolayı yaşadıkları yoksulluğun ortaya çıkarılabilmesi adına bir ölçüm yapılmıştır. Bir diğer ifadeyle, kadınların karşı karşıya kaldığı şiddetin de içerildiği ve her birinin 15 gösterge ile temsil edildiği “güçlenme ve güvenlik” boyutu ile “sosyoekonomik yapıya” ilişkin kazanımlarından oluşan bir veri setiyle yapılan ikinci ölçümde, toplam 30 göstergenin en az 10’unda yoksunluk yaşayan kadınlar yoksul kabul edilmiştir.

Yapılan ölçümler neticesinde Antalya örneklemini oluşturan 400 kadının 267’sinin, yani yarıdan fazlasının en az 10 göstergede yoksunluk yaşadığı, bir başka ifadeyle yoksul olduğu tespit edilmiştir. Bir diğer ifadeyle Antalya kent merkezindeki çalışan ve evli kadınların %67’sinin çok boyutlu yoksul olduğu söylenebilir. Bu, Döşemealtı’nda %73, Serik’te ise %74 seviyelerine kadar ulaşmaktadır ki elde edilen söz konusu bulgu vurgulanan ilçelerdeki her 4 kadından 3’ünün yoksul olduğuna işaret etmektedir. Antalya’da örneklemindeki 267 yoksul kadının en fazla yoksunluk yaşadığı göstergeler analiz edilmek istendiğinde, yoksulluğun yoğun yaşandığı güçlenme ve güvenlik boyutundan başlamak isabetli olacaktır. Söz konusu boyutu temsil eden 15 gösterge içinde yoksunluğun en yoğun yaşandığı gösterge, bölgede 5 yıl öncesine göre tehlike ve/veya şiddetin nasıl değiştiğine ilişkindir ki söz konusu göstergede yoksunluk yaşayan yoksul kadın oranı %95’e yakındır. Bir başka ifadeyle, yoksul kadınların neredeyse tamamı çevresinde şiddetin arttığını düşünmekte, bununla birlikte her 4 yoksul kadından 3’ü insanların kendisine adil davranmadığını belirtmektedir. Yapılan ölçümler neticesinde, yoksul olarak tespit edilen 267 kadının 139’unun (%52,5), 400 kişiden oluşan Antalya örnekleminin ise 172’sinin (%43,0) özgür bir hayatının olmadığı ve kendini dışa bağımlı hissettiği söylenebilir. Her 2 yoksuldan 1’i kendisinin dışlanmış olduğunu vurgularken, yaklaşık seviyedeki kadın günlük aktivitelerinde (alışveriş, dışarıya çıkma vs.) kişisel karar kontrolünün olmadığını belirtmektedir. Yakın çevresi kaynaklı önyargılı davranışlara maruz kaldığını, basit hanehalkı harcamalarında söz sahibi olamadığını ve çalıştığı işyerinden ayrılmak zorunda kalırsa bunun kendi kararı olamayacağını belirten kadın sayısı hiç de az değildir. Güçlenme ve güvenlik boyutunun diğer göstergeleriyle karşılaştırıldığında, dini konularda seçim özgürlüğünü temsil eden göstergede yoksun olduğu belirlenen kadın oranını nispeten düşük kalmaktadır ki bu hem yoksullar hem de Antalya örnekleminde %5 civarındadır.

Çalışmanın temel amaçlardan bir diğeri de kadınlara uygulanan ya da uygulanması muhtemel fiziksel, ruhsal, ekonomik şiddetin ortaya çıkarılmasıdır. Yapılan ölçümler neticesinde genel örneklem ve yoksul kadınlar içerisinde, yakın geçmişte şiddete maruz kaldığını bildiren kadın sayısının sırasıyla 18 ve 16 olduğu görülmektedir. Kendi örneklemleri içerisinde oransal olarak diğer göstergelerin gerisinde kalmış olsa da, içerisinde şiddet geçen bir cümlede 1 sayısı bile büyük kalmaktadır. Dolayısıyla ele alınan örneklemde 18 kadının yakın geçmişte şiddete maruz kalması, bunun ortadan kaldırılmasına yönelik önlemlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır. Söz konusu şiddetle nerede karşı karşıya kalındığına dair soruya büyük çoğunluk (%78) evde yanıtını vermiş, şiddeti uygulayanın eş, eski eş ya da eşin ailesi olduğu belirtmiştir. Şiddete uğrayan kadınların 16’sının (yaklaşık %90) aynı zamanda yoksul olması ise, bu kadınlara yönelik ekonomik desteğin yanında ruhsal desteğin gerekliliğine ışık tutmaktadır. Sadece evde değil, işyerinde psikolojik ve/veya fiziksel baskı gördüğünü beyan eden kadın oranı da %15’ler civarındadır ki bu da psikolojik şiddet çalışan kadınlar nezdinde göz ardı edilmemesi gereken bir sorun olduğunun altını çizmektedir. Zira evde eşinden, işyerinde işvereninden/amirinden/iş arkadaşından psikolojik ve/veya fiziksel baskı gördüğünü belirten yaklaşık 50 kadın, sadece bir istatistikten ibaret değildir.”

ANTGİAD Başkanı Osman Sert, Doç.Dr. Mehmet Zanbak’a günün anısına teşekkür hediyesi takdim etti.

Yorum Ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir