ANSİAD’da Ekonomi ve Piyasalarda 2025 Yılı Beklentileri Konuşuldu

Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD), 3. Olağan Toplantısı 11 Şubat 2025 Salı günü Sunis Hotels Su’da gerçekleşti.
“Ekonomi ve Piyasalarda 2025 Yılı Beklentileri” konu başlığı ile düzenlenen, toplantı başkanlığını ANSİAD Ekonomik ve Sektörel Gelişme Çalışma Masası Başkanı & WBT Tarım A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı H. Ergin Civan’ın yaptığı toplantının konukları, Yatırım Finansman Menkul Değerler A.Ş. Kurumsal İletişim Direktörü Dr. Barış Esen, Yatırım Finansman Menkul Değerler A.Ş. Direktörü Dr. Nuri Sevgen ve Yatırım Finansman Menkul Değerler A.Ş. Baş Ekonomisti Erol Gürcan oldu.

Gürcan: “Bu yılın teması; Küresel ayrışma”
Konuşmasına küresel ekonomi taraflarının olağan durumunu betimleyerek başlayan Yatırım Finansman Menkul Değerler A.Ş. Baş Ekonomisti Erol Gürcan, “Biz bu yılın temasını küresel tarafta ayrışma kelimesiyle özetledik. Çünkü küresel tarafa baktığımızda her ülke, her bölge üzerinde farklı farklı bir hikâye söz konusu. Öncelikle Amerika’ya baktığımızda, yeni bir başkanla yeni bir döneme girildi. Amerika’nın ekonomi politikaları net bir şekilde belirlendi ve bu da doların diğer para birimleri karşısında güçlü seyretmesini sağlayacak. Bu durum, 2025 yılı boyunca Amerika’nın büyüme ve finansal piyasalar açısından pozitif ayrışma göstereceği anlamına geliyor. Bununla beraber de Euro bölgesine baktığımızda, Euro Bölgesi bizim en büyük dış ticaret ortağımız. Hem mal ihracatımız, ithalatımız hem de turizm açısından son derece önemli. Ancak burada büyüme oldukça kırılgan durumda ve bölgedeki siyasi belirsizlik, özellikle Almanya ve Fransa gibi ekonomilerin sorunları, önümüzdeki süreçte de kırılganlığı artırabilir” dedi.
Gürcan: “Enflasyon gelişmekte olan ülkeler için risk teşkil ediyor”
Gelişmiş ülkeler için enflasyon tablosunun gelişmekte olan ülkelere oranla daha aydınlık olduğunu belirten Gürcan, “Gelişmiş ülkelerde enflasyon büyük ölçüde kontrol altında gibi görünüyor. Amerika ve Avrupa tarafında enflasyon oranları daha düşük seviyelere indi, ancak gelişmekte olan ülkelerde enflasyon hala daha zorlu bir görünüm sergiliyor. Bu da Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için daha yüksek kırılganlık anlamına geliyor. 2025 yılı sermaye hareketleri açısından çok da pozitif bir yıl olmayabilir. Avrupa bölgesindeki en önemli ekonomi Almanya’da bu ay bir seçim yapılacak ve yeni kurulacak koalisyon hükümeti büyümeyi öncelikleyen politikalar geliştirecek. ABD tarafında ise FED, enflasyondan emin olmadığı için faiz indirimine geçmeden önce biraz daha beklemede kalacak. Avrupa Merkez Bankası ise faiz indirimi yapmaya devam ediyor. Bu da euro-dolar paritesinde yılın ilk yarısında 1 seviyesine gerileme ihtimalini artırıyor. Ama bizim yıl sonu için euro-dolar paritesi varsayımımız 1,05 seviyesinde. Burada özellikle yılın ikinci yarısında ECB’nin faiz indiriminin durma ihtimali var. Çünkü şu anki enflasyon faiz seviyesine baktığımız zaman yılın ikinci yarısında Avrupa Merkez Bankası faiz indirimine ara verebilir. Bu dönemde de FED faiz indirimine başlayacak. Dolayısıyla parite aslında yılın ilk yarısında dolar lehine daha bariz bir harekette ilerlerken yılın ikinci yarısında biraz daha dengeli bir seyir görme ihtimalimiz söz konusu. Seçimlerin geride kalmasıyla beraber de aslında bir miktar daha canlanan bir ekonomi ortamı görebiliriz” ifadelerini kullandı.

Gürcan: “Çin ve Asya ekonomilerinde önemli gelişmeler mevcut”
Japonya ve Çin’in durumunun dikkatle izlenmesi gerektiğini vurgulayan Gürcan, “Asya’ya baktığımızda ise Japonya’da faiz artırma döngüsü devam ediyor. Çin ise son yıllarda büyük teşvikler uygulasa da beklenen toparlanma henüz gerçekleşmiş değil. Bu, 2025 yılı boyunca takip etmemiz gereken önemli bir konu olacak. Ayrıca, gelişmiş ülkelerde faiz oranları uzun yıllar sonra yüksek seviyelere gelmişken, gelişmekte olan ülkelerde ise faiz indirim döngüsüne girilmiş durumda. Ancak bazı ülkelerde, örneğin Brezilya ve Rusya gibi yerlerde faiz artışı söz konusu” şeklinde konuştu.
Gürcan: “Türkiye için ekonomi temamız; kara göründü”
Türkiye’nin ekonomi tablosunu mücadele ettiğimiz takdirde olumlu olarak yorumlayan Gürcan; “Enflasyonda başarılı olduğumuz tek bir dönem var. Cumhuriyet’in ilk kurulduğu yıllar. Aslında o dönemdeki yöneticiler Almanya’daki hiper enflasyon dönemini gayet yakından takip eden ve o ülkedeki insanlarla temas halinde olan kişiler olduğu için birinci öncelikleri enflasyonun kontrol altında tutmak ve burada denk bütçe politikası. Arkasından İkinci Dünya Savaşı’yla ilk defa Türkiye ciddi ölçüde enflasyonla yüzleşiyor. Ama daha çok biz de 1970’lerden itibaren kalıcı bir şekilde enflasyonun yüksek seviyeli bir dönemine giriyoruz. Ve biz aslında bu yüksek enflasyon sorununu 2000’li yılların başında çözmüştük ve paradan altı sıfırda atmıştık. Ancak yine Türkiye’nin kendi üzerindeki sıkıntılar nedeniyle enflasyonu bir kere daha patlattık. Şimdi tekrar düşürmeye çalışıyoruz. Türkiye’nin 100 yıllık enflasyon ortalaması %23 civarında. Bugün geldiğimiz noktada ise enflasyonu düşürme çabalarımız devam ediyor. Ancak, enflasyonun %20’nin altına inmesi oldukça zor olacak. Türkiye’nin 100 yıllık ortalama büyüme oranı ise %5 civarındadır. Bu yıl için büyüme beklentimiz %3,2. Enflasyon oranını ise %28,7 olarak öngörüyoruz. Bu yıl için Türkiye’deki temayı ‘kara göründü’ olarak adlandırıyoruz. Evet, rota doğru, rasyonel politikalar ve daha fazla öngörülebilirlik var. Ancak henüz karaya ulaşmış değiliz. Yola çıkmak, ilerlemek ve karşımıza çıkan zorluklara karşı mücadele etmek zorundayız. Yapacak işlerimiz var, ancak doğru yolda ilerliyoruz. Sabırlı olursak, istediğimiz noktaya ulaşabiliriz” dedi ve ekledi; “Gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik dalgalanma ve küresel ayrışma, yatırımcılar için dikkat edilmesi gereken önemli faktörlerden biri olacak. Türkiye, bu zorluklarla başa çıkabilecek potansiyele sahip. Ancak karaya ulaşmadan önce, doğru stratejiler ve sabırla ilerlememiz gerekiyor”
Dr. Sevgen: “2025’te dolar ve TL ilişkisi kritik rol oynayacak”
Kendisini finansçı olarak tanımlayan ve ekonomist ve finansçı arasındaki farkın bilinmediğini söyleyen Yatırım Finansman Menkul Değerler A.Ş. Direktörü Dr. Nuri Sevgen konuşmasına Türkiye’nin döviz kuru üzerindeki hassasiyetini vurgulayarak başladı: “Bizim halkımız, her zaman dolara çok hassas olmuştur. Enflasyon bizi daha çok etkiler ama halkın dolara olan duyarlılığı farklıdır. Almanya’da insanlar enflasyondan çok, faiz oranlarından ve kendi yatırımlarından endişe ederken, bizde doğrudan dolar ve Türk lirası arasındaki kur hareketlilikleri daha fazla önem kazanıyor. Şu an, 2025 başından itibaren Türk lirası dolara karşı fazla bir değer kaybı yaşamamış gözükse de bu durum uzun vadede değişebilir. 2025’in başında 28 TL’den 35 TL’ye yükselen dolar kuru, yıl sonu itibariyle daha da uçucu olabilecek bir seyir izleyebilir” dedi. Dr. Sevgen, yıl sonu döviz kuru beklentilerine dair de şu yorumda bulundu: “Bugün bir yatırımcı, 1 milyon dolar alıp, bu parayı banka faizine koyarsa, yıl sonunda yaklaşık olarak 48 TL’ye kadar bir değer artışı bekleyebilir. Bu tamamen bankaların faiz politikaları ve döviz piyasasındaki volatilite ile bağlantılı. Vadeli işlem ve opsiyon piyasasında yapılan fiyatlamalar da bu durumu net bir şekilde gösteriyor. Yıl sonu için kur beklentisi, 46 TL civarında, ancak bu çok kesin bir tahmin değil ve piyasa koşullarına göre değişebilir”
Dr. Sevgen: “Borsa İstanbul’da ucuz hisse senetleri ve düşük getiri beklentisi”
Borsa İstanbul hakkında da açıklamalarda bulunan Dr. Sevgen, yatırımcıların borsadaki potansiyeli değerlendirmelerinin önemine dikkat çekti: “Şu an borsa fiyatları, bazı sanayi şirketleri için çok düşük seviyelerde. Ancak bu, aynı zamanda yatırımcılar için dikkatli olmaları gerektiği anlamına da geliyor. Borsa İstanbul’da şu an potansiyel olarak ucuz hisse senetleri var, fakat genel olarak Borsa İstanbul’un yıl sonu beklentisi çok büyük bir getiri sunmuyor. 2025 yılı sonunda borsadan yüzde 7,5’lik bir getiri bekleniyor. Bu oldukça düşük bir rakam, bu yüzden birçok yatırımcı bu getiri oranını düşük bulabilir.” Dr. Sevgen, Türkiye’nin gelişmekte olan piyasalardaki değerinin hâlâ dünya ortalamasına göre düşük olduğunu vurgulayarak, “Borsa İstanbul, global ortalamanın altında bir değerlemeye sahip. Yani Türkiye’nin ucuz kaldığı kesin. Bu da demek oluyor ki, Türkiye’de uzun vadeli yatırım yapmak isteyenler için hala fırsatlar var. Ancak, 2025’te borsadan daha yüksek getiri beklemek gerçekçi olmayabilir” dedi.
Dr. Sevgen: “Dış yatırımcıların Türkiye’ye güven duyma zamanı geldi”
Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye ilgisinin arttığını belirten Dr. Sevgen, “Türkiye’nin kredi notu, 2013 yılı seviyelerine yakın bir düzeyde. Bu, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye güven duyması ve burada uzun vadeli yatırım yapmalarını kolaylaştırıyor. Şu anda yabancı yatırımcılar Türkiye’ye güvenerek yatırım yapma konusunda daha rahat bir ortam buluyorlar. Ancak bunun devam edebilmesi için Türkiye’nin kredi notunu daha da iyileştirmesi gerekebilir. Bu süreç, zaman alacak, ancak pozitif bir gelişme olarak değerlendirilebilir” ifadelerini kullandı.
Dr. Sevgen: “Amerika’nın içe dönüşü, Türkiye’nin jeopolitik rolü ve küresel riskler”
Amerika’nın dışa dönük politikalarının gerilemesi, bölgedeki jeopolitik gerilimlerin ekonomik etkileri ve Türkiye’nin durumu ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Dr. Sevgen, “Amerika’nın içine kapanmaya başlaması, dünya ekonomisinde önemli değişimlere yol açacak. 2025 ve sonrasındaki dönemde, Asya Pasifik bölgesi, dünya ekonomisinde daha fazla ön plana çıkacak. Bu dönüşüm, Türkiye için jeostratejik anlamda çok kritik bir fırsat yaratabilir. Türkiye’nin bölgedeki merkezi konumu, ekonomik ve ticari ilişkilerini güçlendirmek için büyük bir avantaj sağlar. Bölgedeki gelişmeler, ekonomik kararları ve yatırımları doğrudan etkileyecek. İran, İsrail, Türkiye gibi ülkeler arasındaki ilişkiler, küresel ekonomi üzerinde çok belirleyici olacak. Türkiye, bu noktada çok kritik bir rol üstleniyor. Bölgedeki riskler artarken, aynı zamanda fırsatlar da doğacak. Türkiye’nin jeopolitik önemi, 2025 sonrasında daha da artacak ve bu süreç, yatırımcılar için çok önemli bir göstergedir” şeklinde konuştu.
Dr. Esen: “Jeopolitik riskler artan bir tehdit oluşturuyor”
Toplantıdaki son konuk konuşmacı Yatırım Finansman Menkul Değerler A.Ş. Kurumsal İletişim Direktörü Dr. Barış Esen, dünya çapındaki jeopolitik gelişmelerin sadece siyasi değil, aynı zamanda ekonomik dinamikleri de dönüştürdüğünü ve bu risklerin yatırım stratejilerinde giderek daha kritik bir rol oynadığını vurgulayarak, “Son 80 yılın zirvesine çıkmış bir durumdayız. 1989’dan bu yana, Soğuk Savaş’ın bitişinden bugüne kadar silahlı çatışmaların sayısındaki artışı görebiliyoruz. Dünya, daha fazla çatışmanın olduğu bir yer haline geldi. Bu savaşların da bir ekonomisi var. Dünya genelinde savunma harcamaları, silah satışları hızla artıyor. Bunu görmek, dünya ekonomik forumlarının haritalarına da yansımış durumda. Bu haritalarda riskler koyulaştıkça, o bölge riskli bir bölge haline geliyor. Türkiye’nin çevresindeki coğrafya ise bu açıdan oldukça riskli. Yani ateş çemberinin ortasında yer alıyoruz. Jeopolitik riskleri 1900 yılından 2024’e kadar izleyen bir rapor var. Bu rapor, tarihsel süreç içinde büyük çatışmaların jeopolitik risklerdeki artışı nasıl etkilediğini gösteriyor. Örneğin, Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı ve ardından Soğuk Savaş’ın bitişi ile risklerin arttığını görüyoruz. 2001’deki 11 Eylül saldırıları ve sonrasında Irak ve Afganistan işgalleri de riskleri artıran başlıca faktörler oldu. Şu an 2023’te, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte, bu küresel risklerin ciddi şekilde arttığını gözlemliyoruz” dedi.
Dr. Esen: “ABD-Çin stratejik mücadelesi: Küresel teknolojik ayrışma”
Esen, son dönemde ABD ile Çin arasındaki gerilimin, dünya çapındaki ekonomik ve teknolojik dinamikleri de şekillendirdiğinin altını çizerek; “2024 yılı başında, dünyadaki en büyük yatırım bankaları, en büyük risk faktörlerini değerlendirdi. Bu değerlendirmede, jeopolitik riskler %34’lük bir oranla en büyük tehdit olarak öne çıkmış. Ardından, olası bir resesyon %29 ile ikinci sırada yer alıyor. Yüksek faizler %21 ile üçüncü sırada ve ABD seçimleri ise dördüncü sıradaki risk olarak görülmüş. Dünyanın en büyük iki ekonomisi olan ABD ve Çin arasındaki stratejik rekabet, her geçen gün daha da belirginleşiyor. Bir örnek olarak, Amerika, Çin’e yüksek teknolojili çiplerin satışını yasakladı. Çin’in bu teknolojiye ulaşmasını engellemeye çalışıyorlar. Bu, sadece iki ülke için değil, tüm dünya için büyük bir ekonomik dönüşüm anlamına geliyor. Küresel ekonominin geleceğini şekillendirecek en önemli faktörlerden biri bu teknolojik ayrışma olacak” dedi.
Dr. Esen: “Yatırımcılar bilinçli ve stratejik kararlar almalı”
Esen konuşmasının sonunda küresel jeopolitik risklerin yatırım kararları üzerindeki etkisine dikkat çekerek konuşmasını şu şekilde sonlandırdı; “Bütün bu gelişmeleri göz önünde bulundurursak, yatırımcıların artık sadece ekonomik verilere değil, aynı zamanda bu jeopolitik gelişmelere de dikkat etmesi gerekiyor. Çünkü bu riskler, dünya ekonomisinin geleceğini şekillendiren en önemli unsurlardan biri haline geldi. Türkiye’nin bulunduğu bölge, bu risklerden en çok etkilenen bölgelerden birisi. Bu nedenle, yatırımların doğru stratejilerle yönetilmesi son derece önemli.”

ANSİAD 3. Olağan Toplantısı soru cevapların ardından, ANSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Özbek’in günün anısına toplantının başkanlığını yapan ANSİAD Ekonomik ve Sektörel Gelişme Çalışma Masası Başkanı & WBT Tarım A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı H. Ergin ile konuklarımız, Yatırım Finansman Menkul Değerler A.Ş. Kurumsal İletişim Direktörü Dr. Barış Esen’e, Yatırım Finansman Menkul Değerler A.Ş. Direktörü Dr. Nuri Sevgen’e ve Yatırım Finansman Menkul Değerler A.Ş. Baş Ekonomisti Erol Gürcan’a Antalyalı Seramik Sanatçısı Tufan Dağıstanlı’nın seramik kuşu hediye takdimi ile sona erdi.
İlgili İçerikler
-
ANTGİAD’da Ercan Yavaş dönemi
Yorum yapılmamış | Oca 21, 2024 -
Tour Of Antalya İçin Geri Sayım
Yorum yapılmamış | Şub 15, 2018 -
Hektaş’ın Akıllı Tarım TIR’ı Antalyalı Çiftçi İle Buluştu
Yorum yapılmamış | Tem 30, 2018 -
Sürdürülebilir Tarım ve Turizm Çevre İle Olur
Yorum yapılmamış | Haz 6, 2024